serin bir haziran sabahına uyanmak istiyordum, dünya'dan her şeyi isteyebileceğimi düşündükçe içimin ağrısı hep dinecek gibi olur nedense. karşılığı olmasın, öyle ne istersem bir boşlukta da olsa kalsın. ben sadece isteyeyim.yağmur yağsa ne olurdu diyip yatağımda git gide küçülmeyi çok seviyorum.

henüz çekip gitmiş olan kışı ne çok özledim. ben giden şeyleri çabuk özlüyorum. daha izleri yok olmadan, gitsinler diye en çok 'ben' uğraşsam da. 


başka olabilecek her şey beni kışkırtıyor, zihnimde oynayacağım oyunların yeni isimleri oluyor,

gideni,olanı,biteni,kalanı,görülüp geçilenleri,banyoda dökülen bilmem kimin saçlarını eğip bükebilirim! 

kim duyacak? birini öldüreceğim kafamın içinde, bir kız çocuğum olacak,bir yere aceleyle yetişmesi gereken önemli bir kadın olacağım.

ben her şeyi böyle yaptım, kim bana bir şey söyledi sanki.


küçük bir evin boğuk bir odasındaydım. kendi evimin. her sabah. bu yatak benim, bu diş fırçası, bu sıvalı-boyasız duvarlar.


böyle hayal etmemiştim, sıcak renklerle dolu yaşadıkça ferahlaşan evlerde yaşayacaktım. şimdiyse, günün bir dakikası bile güneş görmeyen, karanlıkla ve yalnızlıkla çevrelenmiş bir odadayım. tüm hayatım bu odadan ibaret.

okuduğum yazdığım her şey buranın, benim bile değil. burada karanlık karanlığı doğuruyor ve acıya yakın olan her şey bu odaya da yakın.


boya bile yok burada, sıva var. hak ettiklerimi istemeyi ne zaman öğreneceğim. ev sahibine bile mahcup olur mu insan Allah'ım. Barındığı için sadece barındığı için. gidecek bir yerim yok ve sanki çenemi açsam görüyorlar bunu. gardım iniyor, çabasızca yok oluyor taktığım maskelerim.

konuştuğum an kimse oluyorum, konuştuğum an birileri kahkahalar atıyor. 

bana bakıyorlar, herkes bana bakıyor. yazık.


toprağa kök salmış bir ağaç gibi hapsolmuşluğum bana yarayı kaşımak gibi hastalıklı keyifler veriyor.

nemli, karanlık yerlere ait hissediyorum ve bununla gururlanıyorum.


güneş her zamanki gibi doğup batıyor , elektirikler var ve akşam olduğunda aynı telden harekete geçiyor. bir talim düdüğünü anında duyar gibi her evin ışıkları sıra sıra açılıyor. bu akşam bu rutini hep birlikte milyonuncu kez yapacak olmamız içime su serpiyor.

arkada olabildiğince ses çıkaran televizyon dursun kuryeler günde 2 defa yemek getirsin. 

su biraz aksın da sıcaklasın.


bir kalabalığın arasına girip saklanayım, içim biraz sussun.