Bağlar... Hayatımız boyunca sahip çıktığımız o görünmez örüntüler. Bazen özen göstermediğimiz, bazen yere göre sığdıramadığımız. Öyle anlaşılmaz geliyor ki ömrün boyunca söküp atamayacağın görünmez bir bütününün olduğu gerçeği. Mantığın devre dışı, yapabileceklerin sınırlı... Halbuki böyle konuşmamıştık zaman! Gerçeklerle işimizin olmadığını söylememiş miydik birbirimize? Sözlerimizi tutamayacağımız aşikardı. Çünkü sözler, tutulmamak için verilirdi. Peki sen zaman! Neden türlü oyunlarla karşıma çıkma eğilimindesin? Geceler hani benimdi? Neden geceler üzerinde hakkın olduğunu iddia ediyorsun şimdilerde? Boşlukta sallanan sarkacının farkındayım. Ama varlığını oluşturan en büyük belirsizlik boşluk değil miydi? Cevapları sende de yok değil mi? Sana bu kadar hızlı hareket etmemen gerektiğini söylemiştim. Beni ne zaman yanıltacaksın zaman?

Dün gece bekledim, geri gelmedin. Neden bunu yapıyorsun? Vakit ne olursa olsun ulaşabilirdim sana. Çünkü beni hiç yalnız bırakmamıştın. Ben yalnızlığı, zamansızlığınla öğrendim. Bana koyan en büyük yanın, istediğimde sana ulaşamamak oldu. Sadece bana mı bu nankörlüğün, alaycı tavrın? Cevap verecek ne kadar çok soru varmış oysaki...

Tarifi olmayan duyguları kağıtlara yazdırmaya çalışıyorsun bir de şimdilerde. Alay etme! Zamansız gittin ama zamansızlığını sevdim senin. Akrep ve yelkovanla da aram iyidir. Sen onları düşünme istersen. Bir gün doğru vaktin geldiğini düşünürsen, onlar yine sana eşlik edeceklerdir. Bak, yine anlatamadım zaman.