Düşler Tarlası!


Eker, Tanrı oğlu insan,

Düşlerini derin topraklarına ruhunun,

Mevsimler gelir geçer,

Hasat vakti yaklaşır.


Düşler Hasadı!


Biçer Tanrının evladı insan,

Ektiği tohumu değil,

İnsanlığından koruduğu düşleri,

Verdiği değil, tuttuğu sözleri,

Henüz çocukken ruh,

Tohum gibi ekilir düşler,

Şimdi biçer emeği insan,

Yaşlı değil ama,

Yaşlı bakıyor, genç insanın gözleri.


Mezar Taşı!


Vakit çanları, çalar,

Issız bir mevsimin,

İlk ıslık öttüren rüzgarı gibi,

Atan taşır seni,

Duan taşır seni,

Onlar yapı taşın senin!

Şimdi duan sabır,

Atan mezar taşı,

Bırak mezarları,

Kendini taşı!


Ruh Atlası!


Küre ruhunun, okyanusları,

Bir dalga ile debelenir içinde,

Bir saat taşır her ruh içinde.

Öfkeli bir darbeden başkası değildir,

Şiddetli bir ihtilal, ruhunun ince yollarında,

Olman gereken yerler,

Tamamlaman gereken görevler,

Çekmen gereken bir kara keder,

Nihayetinde iplerini bağlayacak kader!


Sonsuzluğa Adım!


Kızıl bir yangın bırakır her attığın adım,

Mavili bir ateş ile yanar her sayfadan adın,

Zihinler acizdir, tıpkı fani bedeni gibi insanın,

Toprak alıp götürmez insanı.


Garip bir karanlıkta bulur insan cismini,

Zaman sarartır son kalan resmini,

Sonsuzluğa bir adım atarsın,

Hazin bir başlangıç ile birlikte,

Sağdan sola, yangınlardan bir ip,

Sonsuzluğa adım atacaksın da,

Sağ mı başı, yoksa sonu,

Sol mu başı, yoksa sonu,

Bilen olur mu bu bilmeceyi;

Bilinmez ise, başı hayatın,

Bilinmez ise, sonu hayatın,

Son mu hayattır,

Başı mı nihayet sonun?


İşte nihayeti hayatın,

Bilmeceyi aratmaz,

Ben yine de arıyorum,

Cevabı olmayan bir soru sorulmaz,

Ben yine de soruyorum.