Sevgili Nilgün,

Dünya bir hengame. Bir hengamenin tam ortasında yenilmiş ve yorulmuş bir yüzle bakıyorum her şeye. Bakışlarım bir suskunluğun içine sabitlenmiş gibi. Sessizliği boğazımda yutkunup bir ağlamaya duruyorum her gece.


Hangi yanıma baksam eksiliyorum. Kalbimin neresine tutunmak istesem düşme korkusu. Hangi kelimeye sığınsam bir yerlerde durup içimi acıtıyor. Eksiliyorum, azalıyorum ve yeniliyorum Nilgün. Bana ağır geliyor bu dünya ve sevgisizlik. "Niye böyle?" diye sorduğum her soruya cevap bulamadan kırılıyor cümleler. Kimse içimde olup bitenlerin acısını bilmiyor. Boşluğun sancısını bilmiyor. Bir sancı ki geceleri acıtan, gündüzleri kendisini saklayan...

İçimde bir şeyler durmadan bitiyor Nilgün. İçimde bir şeyler durmadan ölüyor. Bense ölmüyorum, "yaşıyor(muş)um" bu içimin acısıyla. Sesim uzaklıkları ve gitmeleri haykırıyor. Kalmak, bedenime yapışıp kalmış bir çaresizlikle beni tutuyor hep aynı tekrar eden boşlukta. Nilgün, hangi çocuğun kalbi kırılmaz ki akışını kaybedince bir hayatın. Bir daha aynı heyecanı bulamayınca. Büyümek, biraz da bilmenin ve öğrenmenin acı deneyimine dönüşüyor ve sonra tüm dünya seni anlamıyor gibi hissettiriyor.

Derimde acı. Bedenimde acı. Ruhumda acı...

Bir ağacın kırılan dalları, bir suyun artık akmayan yerleri gibiyim. Öyle duruyorum. Kendime, yalnızlıkla örülmüş bir duvara ağlarken dokunuyorum. Ancak duygularımı yitirdim sevgisizlikle sınandıkça. Hislerim yok. Beni hissiz kıldı bu dünya. Kalbimin o güzellikle dolu çocuk heyecanı yok artık. Sesim yok. Ne yapmalıyım Nilgün? Daha önümde onca kırgın adım. Hiçbiri gitmek istemiyor bir yaşama alışmaya. Yine de sürüklüyor, acıtıyor ve yeniyor zamanın rüzgarı beni. Bir yabancı, bir çaresiz gibi ellerimin ve alnımın çizgilerinde belirip duran bir kedere "kader" diyorum ve ona "alışmak" zorunda kalıyorum artık. Hani vardım da yok saymışlar gibi beni bu yeryüzüne terk ederlerken. Olmaması istenen her şey gibi önemsiz ve değersiz bir ötekiyim. Her şeyin en karanlık yerinde, her fotoğrafın en önemsiz köşesi...


Ben kimim Nilgün? Neredeyim? Çığlığım neden içimde suskun duruyor?

Nilgün, ben çok acı çekiyorum! Yaşayanlar anlamıyor "ölü gibi hisseden ve yaşayan" birinin acısını ve sancısını. Nilgün, ben çok yalnızım...

Kalbimle inandıklarım kalbimi acıttı, kalbim sarsıldı bu dünyada Nilgün. Geçmiyor, geçmeyecek...


(Nilgün Marmara'ya saygıyla ve sevgiyle...)