Obez bir kadın yürümeye çalışıyor. İki elinde de baston var, feci ağrıtıyor kolunu. Çünkü çektiği ağırlık çok fazlaymış. Kadın otuz iki yaşına girecek, diyor ki bu cenabet yıl bitse de tığ gibi incecik kalıversem. Mutfağa erişmesine birkaç adım kaldı. Dolaba gidip buzluktaki dondurma deposundan iki tane çikolatalı, üç tane çilekli alacak bir de bir kap dondurma. Bunlar benim öğle yemeğim diye düşünüyor. Mutfak girişinden alışveriş merkezinden yürüttüğü arabayı alıyor, dolaba yöneliyor. Buzluğu açınca ağzı sulanıyor ve önce en sevdiği dondurmayı en güzel köşeye özenle koyuyor, onu en son yiyecek. Diğerlerini de koyabildiğinde nefes nefese. Ah allahım ne sıcak bir gün, diye inliyor. Tişörtü etine yapışmış, sürekli suluyor onu. Ve aklına çiçekleri geliyor, birkaç aydır su vermedi. ‘’Ben ne kötü bir anneyim!’’ deyip gülüyor kendisine.

Sağ elindeki bastonu kenara fırlatıp onunla alışveriş arabasına tutunuyor. Yeniden yatağına, evin tek odasına, dönüyor. Televizyonda çizgi film açık. Sesi yükseltip yerine kuruluyor, dondurma arabası da yatağının yanında. Ama tam oturacakken aklına krakerleri gelip biraz sövüyor. Şekerden sonra tuz iyi giderdi ve şimdi yine kalkmak zorundayım diye neredeyse ağlayacak. Ve sonra komodindeki bitmemiş limonatasını görüp biraz rahatlıyor. Tuzlu değil ama içecek her zaman ferahlatır. Hem mideme de iyi gelir diyor. 2.5 litrelik şişeden bir litre kalmış, oh diyor kendi kendine. Televizyonda bir anne ve baba var bir de yeşil renkli bir çocukları.

-En sevdiğim çizgi film! Şimdi çocuk haylazlıklar yapacak.

Çocuk sahiden haylazlıklar yapıyor; şekeri fazla kaçırıyor, annesinin kurabiyelerini çalıyor, babasına dondurma al diye yalvarıyor.

Kap dondurma bitmek üzere ve sonra en sevdiği dondurmayı yiyecek. Karnı şişmiş midesi bulanıyor ama yeniden mutlu etmek için kendini bir dondurması daha var. Ve sonra kalkıp yeniden…

Obez kadın uyukluyor, annesi geliyor eve. Alışveriş sepetine bakıyor, dondurma kapları, çikolata ambalajları var. İçerisi leş gibi ter kokuyor ve üşütmüş harap içindeki midenin gaz kokusu. Anne sinirleniyor ama ses çıkarmıyor çünkü alışmış. Klimayı sonuna açmış şekerleme yapan kızını seyrediyor biraz. Yağ içinde ve yüzünde küçük bir çocuğun gülümsemesi var. Televizyonda da çizgi film açık. O sırada yeşil çocuk bağırıyor:

-Babaa bir tane dondurma daha!

Obez kadının annesi kızı için aldığı abur cuburları dolaba sıkıştırıyor. Bir tane çikolata alıp kemiriyor, yine sinirinden. Makarna için su koyuyor ocağa. Çekmeceden bir poşet alıp odaya geliyor, televizyonu kapatıyor. Kızı hımmlasa da uyanmıyor. Hafiften horluyor, ağzı açılmış, salyası dökülüyor. Annesi çöpleri topluyor. Pizza paketlerini, dürüm poşetlerini, çürümüş turşuları midesi bulanarak poşete tıkıyor. Ve tabii onlarca abur cubur çöpü. Sadece en son yediği kabı kenara ayırıyor, o yıkanacak ve sonra içine saçma şeyler ekecek, dikecek, bir saçma iş daha yapacak. Makarnayı yapmak için mutfağa gidiyor.

Kapı açıldığından beri uyanık olan obez kadın gözlerini aralıyor. Annesine yine bir sürü dert açmış, ama dondurma kabının ona bırakılmasından memnun gülümsüyor. Biraz karnı acıktı ve bugün doğum günü. Annem unutmuştur umarım diye mırıldanıyor. Akşam yemeğini pastayla kutlamak istiyor. Tek başına ve iki çeşit pasta üstüne çikolata yer, bir de muzlu sütünü içerse ondan keyiflisi olmaz. Annesine sesleniyor:

-Anne sen mi geldin?

Deyip hemen televizyonu açıyor, sesi biraz azaltıyor. Tek başına seslere tahammülü yok. Annesi cevap vermiyor. Yarım saat sonra mutfaktan tencereyle çıkıyor, salçalı makarna yapmış, kokusu alınca canı çekiyor kadının. Oh diyor, makarnayı da çok özlemiştim! Ama içinden diyor çünkü annesinin yanında böyle şeyler demeye cesareti yok. Annesi bir tabak ve çatal getiriyor, kendine makarna alıyor biraz. Sonra tekli koltuğa oturup yemeye başlıyor. Kızı dişlerini sıksa da gözünü televizyondan ayırmamış. Yeşil gözlü çocuğa bakıyor, gözleri dolu dolu. Ama ağlamayacak, hayır bugün doğum günüm diyor kendisine. Annesi:

-Bugün doğum günün, diye tekrar ediyor onu. Babangil gelecek, birkaç arkadaşını da çağırdım. Ufak çaplı bir parti yapacağız. Limonata ve kurabiye aldım. Bakkal seni sordu, görünmüyormuşsun.

-Hıhımm evet anneciğim, dedi kadın. Bu aralar kendimi hasta hissediyorum. Teşekkür ederim parti için.

Ama içinden sövüyor bodoslama. Lanet olsun diyor insanlara, doğum günlerine de pastaya da! Umarım babam gelmeden kilo veririm diye dilek tutuyor ve aslında belki biraz vermiştir ha, birkaç saat geçti dondurmanın üstüne. Hem, hem kahvaltı yapmadı öğle yemeği yemedi ki bile doğru dürüst. Sadece dondurma yemiş, aç hala. Karnı gurulduyor, televizyonun sesini açıyor. Annesi makarnasını bitirip çıkıyor. Kız kap kacak seslerini duyarken hızla tencereye uzanıyor kucağına çekiyor ve kapağını kaldırıp eliyle makarnadan yemeye başlıyor. Çok lezzetli diye düşünüyor. Bu kadın bu işte maharetli!

Tabak sesleri yerini sessizliğe bırakırken televizyonun fazladan açık sesi kadının radarlarını kötü etkiliyor. Annesi odaya girdiğinde ağzından spagetti sallanıyor. Hay allah kahretsin diye mırıldanıyor. Annesi görmezlikten gelip elini bir şey yok dercesine sallıyor. Ama yüzünde şaşkınlık ve mide bulantısı var. Koltuğuna kurulup televizyonu izlemeye başlıyor. O artık doydu ve yemekle ilgilenmeyecek.

Obez kadın zaten rezil oldum daha fazla olsam ne olur deyip eliyle yemeye devam ediyor. Ağzına koca koca sıkıştırıyor, çiğnemeden yutuyor, zor yutkunuyor, çok daralınca limonatasından içiyor. Neyse ki dondurmadan sonra uyuyakaldım, yoksa şimdi annemden su istemek zorunda kalacaktım diye düşünüyor. Annesinden hiçbir şey istemek istemiyor. Tencereyi bitirdiğinde yeşil çocuğun da filmi bitiriyor. Ama bitirmeden önce sormuş, anne yemeye devam edebilir miyim, babamgil aç gelir mi?

Yeşil gözlü çocuk bitince gözleri doluyor obez kadının. Bu filmin bitmesine hala alışamamış. Birkaç dakika kestirmeye yüz tutmuşken zil sesiyle irkiliyor. Annesi ayaklanıyor o da yerinde doğruluyor hafiften. Babasıgil geliyor. Babası, babasının karısı ve ufak oğlanları. Babası yanına gelip elini uzatıyor, obez kadın elini öpüp alnına götürüyor. Babasının karısıyla uzaktan selamlaşıyorlar. Çocuk oralı değil.

Herkes oturduğunda televizyon kapatılıyor. Eski eşler konuşmaya başlıyor. Gelecekten, ekonomiden falan konuşuyorlar. Obez kadın çok sıkılıyor, parti başlasın da kurabiye yiyeyim diye düşünüyor. Az sonra kapı yeniden çalıyor, içeriye eskiden sıkı dost olduğu birkaç arkadaşı ve eski sevgilisi giriyor. Daha bir yakışıklı olmuş. İç çekiyor obez kadın. Annesi sulu sulu öpüyor çocukları. Sıkıca sarılıyor. Obez kadının gözleri dolsa da belli etmiyor. Arkadaşlarıyla tokalaşıyor. Eski sevgilisiyle de göz selamı veriyorlar. Annesi onlara yatakta yer gösteriyor. Çift kişilik yatakta dört kişi oluyorlar. Evin kalabalığı çok boğucu. Obez kadın oflayıp pufluyor içinden.

Annesi saatler gibi gelen yarım saatten sonra nihayet kalkıp mutfağa gidiyor. Hemen bir arkadaşı da peşinden koşuyor annesinin. Oh diyor kalkmama gerek kalmadı, iki kişi yeter bir mutfağa. Annesi ve arkadaşı servise başlıyorlar, herkese bir tabak kurabiye ve limonata veriliyor. Kurabiyelerin geri kalanı da obez kadının. Kutunun içinde geliyor ona servis, ve limonatası bir litrelik şişede. Herkes konuşup arada kurabiye atarken ağzına, obez kadın sadece kurabiyesini yiyor. Tadını pek sevmese de ayırt etmeden her çeşitten tadıyor. Limonatasını bitirdiğinde yanında oturan ve en sevdiği arkadaşı daha dokunmamış bile tabağına. Sevgilisi de bir kurabiye yemiş, limonatasını bitirmek üzere. Annesiyle konuşuyor, gülerek hayatını anlatıyor.

Saatler bittiğinde herkes ayaklanıyor, oh diye nefes veriyor obez kadın. Yanındaki arkadaşı fark etse de bozuntuya vermiyor. Kapıya geçiyorlar, kapıda biraz konuşuyorlar. Güle güle diyorlar kadına ve merdivenden konuşarak iniyorlar. Obez kadın kapıyı kapattığı gibi mutfağa gidiyor güç bela. O kadar sıkılmış ve o kadar çok kurabiye yemiş ki midesinde pastaya yer kalmadığı için ağlamak üzere. Dolaptaki pastaları sepete koyuyor. Çikolata almıyor çünkü onlara gerek kalmadı. Çekmeceden birkaç mum alıp yatağına gidiyor. Çakmak almayı unutmuş ama umurunda olmadığını söylüyor. Yatağına kurulup pastaları önüne alıyor. Biri muzlu diğeri çikolatalı. Mumları dikiyor. Çatalı batırıyor.

Pastalarını bitirince gözleri yaşlı, burnu sümük dolu yatağa uzanıyor. Sürekli neden ağladığını bilmiyor.