oraya buraya savurduğum bütün renkler birbirine karıştı şimdi

ismi ne oldu derseniz

aniden gelen bir esintinin kimden getirdiğini bilmediğiniz çiçeksi bir parfüm kokusu,,,derim


öğütler sendromu sanki benimkisi

kimden gelirse gelsin

iyiniyetli ve okşayıp yatıştıran bütün öğütlerin bağımlısı oluyorum

kendimi onların uğrunda parçalayıp duruyorum, içten dışa

bu parçalanmam ne zaman ki;

her geçen gün daha donuk

her geçen gün daha sönük

bakışlarıma erişir

işte o zaman insanlığın korkacağı

benimse bütün korkularımın sona ereceği vakit gelmiş demektir

tutamazsın, yırtar geçer retinamı

birbirine karıştırıp bir parfüm esintisi yarattığım renk sefası

kim bilir ne kadar üzülür buna

bilemem,,,bilemem


istiyorum ki bozuk ve ritimsiz hayallerim

mola saatleri belli raylar bulsunlar kendilerine

sallantısız ve manevrasız yol alsınlar biraz, sakin!

içimde döndüğüm virajlar coşkularını hiç yitirmeyecek yoksa, biliyorum

bir cımbızla alıp çıkarmak istediğim üçkağıtçılar hepsi

gülmemi tuttururlar bana, tek kaşımı kaldıran dize getirici bir anne olurum

bu yüzden cami avlusu benim için hiçbir zaman bir seçenek olmayacak,,, inanın


birilerinin hatrına yaşamayı kabullendiğim zamanlarda

kendimi yine o "ne olduğumu bilmediğim cisimsiz yüzeyde" buluyorum

madde madde kağıda dökmek istiyorum hayatımı

ya da bir paragrafı küme işareti içerisinde kendi üzerime yapmak

ödüllü bir kısa filmin başarısı filmden çıkabilmekle ilgilidir diyorum, bana göre



yıllardır çıkamadığım için her ayrıntısını ezbere bildiğim

;

kimsenin bilmediği, ödüle falan da layık görülmemesine hiç bozulmadığım kısa filmim için.

çıkabilmekle ilgilidir nihayetinde


masanın üzerinde;

bir fotoğraf makinesi

birçok sigara izmariti

dinlememekte kesin kararlı olunan bir öğüt (ama bir tek o)

edil(e)memiş çeşitli vedalar

son olarak; çoktan edilmiş bir tek veda var

biz birbirimize baktığımızda bütün bunları nasıl sıralayacağımızı bilmiyoruz

yine de güzel düşünmenin önemi üzerine konuşmaktan çekinmiyoruz ama

kalkıp evin içinde dolanırken koltuklara sinen k e s i k cümleler yokmuş gibi davranıyoruz

oysaki ordalar işte:

----------------------------

ama biz onları katlayıp üst üste mi istiflesek¿

bir bavulun içine mi tıkıştırsak?

ucuz bir misinaya dizip ucundan mı düğümlesek¿

yoksa hepten mi dağıtsak?

bilemiyoruz.

bilemediğimizle kalıyoruz.


yaşamak için daha fazla beklenirse kendi kendini zehirlemeye başlayacak yıllar süzülüyor önümde

her ne kadar tehditvari bakışlarından korksam da

onlarla geçinmek zorundayım

zorundalıklara sığdırmaya çalıştıklarım küçültse de çemberi

inanmak zorundayım hiç doğru gelmeyen cümlelere


tepeler dedim ya, tepeler…

parlak bir yeşil insanı ne kadar tutabilir ki kapalı bir kuyunun içinde

(ki ben çorak bir tepe olabilirim) belki çorak bir tepe olsam da

kendimi dağ sanmaktan biraz olsun utanmazsam

ilkyaz yine de sürdürür kendini


yamacında değil, mutlaka zirvesinde. (11.08.2023)