dün gece evimde bir adam gördüm 

bitkin. mutsuz. 

kalbi tıpkı eski bir saat gibi 

pişmanlıklarla atıyor.

kışın yanmayan bir ocak. akrebi kovalayan yelkovan 

bu beyhude çaba. kızıl gökyüzü. bedeni isteyen toprak

ince bir saç teli üzerinde

sonuna yürümüş her zaman.


her yerden kovulmuş olan

 başka nereye gidebilir kendinden bile kaçamayan.

evimde bir adam gördüm.

korkulu günlerini çizik çizik işlemiş yüzüne 

acının verdiği yetkiyle 

sonunda konuştu benimle:


"sözlerime kulak ver ey aciz varlık

yaptıklarıma bak. kork ve titre

vaktiyle

hiddetle gezerdim yeryüzünde

ama unutma ki

bir tek acı kalacak geriye."

şimdi gerçeğin bıçak gibi soğuk keskinliğiyle

bu yükü pay ediyorum kendime

"olmak istenen şey olunandan farklıymış" dedim kendime.


gün bitmiş. buruk hüzün.

kuşluk vakti de değil ki bu, zaman da dolmuş üstelik

bir tokat gibi çarpıyor yüzüme. 


dün gece evimde bir adam gördüm 

benden çok uzak. ama en yakınım. 

evinden fersah fersah uzaklarda: mezaraysa bir adım.

 

artık gitmek vakti. 


artık


olmamak vakti.