Beyaz kadife örtülerin gerisinde,

“Doldur.” diye bağırdı, çok değil, dört beş masa ötedeki adam.

“Bırag şunu dangalag.” diye. Ve kan çanağı gözleriyle,

etrafa bakarken, “Hebiniz için içeceğim.” diye ekledi.


Sonra, kırmızı ışıklar döndü,

durdu etrafımızda,

götürdüler adamı el üstünde,

sarı bir paketle.


“Kalp krizi.” dediklerini duydum.

Mosmor olduğunu ve kan kustuğunu,

sanırım kalbi patlamış...

Öyle işte… Hayat işte, boktan bir durum.


Bir duble daha,

oldu. Rahmetlinin,

son sözleri.

Anlaşılan, benim yerime…