Belki de çoktandır ölmüştük.

Şehir omuzlarını yaslamıştı üzerimize

ve tüm kanı çekilivermişti sokak lambalarının.

Kaldırımlar bile soluk alıp vermez olmuştu.

Önce gece usul usul her bir köşeye sızmış,

ışığı kör etmişti.

Yeryüzü acı bir çığlık atmış,

Ardından büsbütün sessizliğe boyanmıştı duvarlar

Duvarlar üstümüzü sıkı sıkı örtmüştü

tüm geceye karşı.

Yeryüzü sanki üstümüze titriyordu.

Tüm şehir can veriyordu

Yalnız gökyüzü hiç olmadığı kadar parlaktı.

Ay süslenip püslenip en güzel geceliğini giymiş,

Güneş utangaç bir çocuk gibi ardına gizlenmişti.

Yıldızlar dökülüyordu evrenin gözlerinden

gecenin saçlarına.

Ama neden gök, yüzünü göstermiyor 

yeryüzü insanlarına?

Dudaklarımız bakışlarımız kaskatı kesilmişti.

Karşı koymuyorduk, koyamıyorduk.

Büsbütün son bulmuştu her şey farkındasız.

Oysa insan öldüğünün farkına varmaz mıydı ki?

Az sonra gece bir kere daha 

tembelce uzaklaşmaktaydı.

Geceye uyumuş ölüme uyanmıştık sadece.

Belki de güneş ölü doğacaktı bu sabah.