Orta yaşlı bir kadın hafifçe omzuma dokundu kendi kendine konuşur gibi belli belirsiz bir sesle fısıldadı "Pardon burası ölüm kuyruğu mu?" Ne diyeceğimi bilemedim öldüğümü henüz kabullenememiştim. Önümdeki yaşlı adam benim yerime cevapladı neyse ki; " Evet hanımefendi 17 Şubat'ta ölenlerin kuyruğu burası." Kadın teşekkür etti ve yavaş yavaş yürüyerek kuyruğun sonundaki yerini aldı.
Önümdeki adama "Pardon siz nereden öğrendiniz bunu? " diye sordum. Bana karşıda boşlukta olmayan bir tabelanın yanıp sönen harflerini işaret etti. Gerçekten de '17 ŞUBAT 2024'TE HAYATINI KAYBEDENLER' yazıyordu bu garip boşlukta. Yüksek sesle söylendim; " Ben öldüğümü kabullenemiyorum ki bu sırada bekleyeyim, benim için öldüğünü kabul edemeyenler kuyruğu lazım!" Önümdeki adam hafifçe gülümsedi. Bundan cesaret alarak söylenmeye devam ettim; " Hem ne olacak bu sıranın sonunda biz neyi bekliyoruz?"
O an yanımda içi bembeyaz ışıkla dolu bir varlık belirdi. Bu melek benzeri yaratık alnıma hafifçe dokundu, tüm hayatım ve ölümüm gözlerimin önünden geçti. Hayat planımın olması gerektiği gibi olduğunu ve ölmem gereken zamanda öldüğümü idrak ettim. Gözlerimi açtığımda yumuşacık ses tonuyla konuşmaya başladı;
"Yuvaya hoşgeldin Dru, zamanla burayı hatırlayacaksın. Bu sıranın sonunda görevliler sana hangi cennete kabul edildiğini söyleyecekler." 'Dru' bu ismi hatırlar gibi oldum. "Hangi cennet derken? Cehennem yok mu yani?" Melek sabırla cevapladı " Burada cehennem yok Dru sadece cennetler var. Sıra sana gelmek üzere ben artık gidiyorum. Unutma kendi ritminde harikasın ve daima seviliyorsun" dedi ve ortadan kayboldu.
Gerçekten de nasıl olduysa o upuzun kuyruk bitmiş sıra bana gelmişti. Yine meleğe benzer yeşil ışıklar saçan bir varlıktı karşımda duran, "Hoşgeldin Dru. Dünya deneyimin iyi geçmiş gibi görünüyor. Sen ne dersin?" dedi "İyiydi mutluydum aslında ani bir ölüm oldu benimki ama artık kabullendim." dedim " Evet Dru bilirsin ki her zaman olması gerekenler olması gerektiği yerde ve zamanda olur. Seni dördüncü cennete yönlendireceğim. Orada dinlenecek ve tekamülünün devamı için gerekli planları yapacaksın, yuvaya hoşgeldin unutma kendi ritminde harikasın ve daima seviliyorsun "
Önümde rengarenk çiçeklerden oluşan bir yol belirdi. Burayı sevmeye başlamıştım. Dördüncü cennet böyleyse birincisi kim bilir nasıldır diye düşündüm. Öyle güzel çiçek kokuları geliyordu ki bu an hiç bitmesin istiyordum. Bu yolda yürürken bedenimde bazı değişiklikler hissettim artık daha hafiftim sanki ve ellerime baktığımda o melek benzeri varlıklar gibi ışık saçtığımı gördüm. Ama bu korkutucu değildi aksine daha ferahlamış hissediyordum kendimi. Derken kocaman bir ağaç ev beni karşıladı. Kapısında dizilmiş altı kişi duruyordu. Onları tanıdığımı hissettim. Onlar benim ailemdi. Önceki yaşamlarımda bana eşlik etmişlerdi. Önceki hayatlarımı belli belirsiz hatırlıyordum artık. Koşup aileme sıkıca sarıldım. Hepsi beni gördüğüne sevinmişti. İçimden 'ölüm bir son değilmiş demek' dediğimi hatırlıyorum. Ve asıl ismimin Dru olduğunu. Ve sonsuza kadar yaşayacak bir bilince sahip olduğumu. Hatırlıyordum artık ölümsüz bir ruh olduğumu.