Ölümsüzlük iksiri size sunulsa reddeder miydiniz? Eğer bu soruya cevabınız evet ise karşımıza iki sebep çıkıyor: Ya ölüme karşı geliştirdiğiniz öğrenilmiş bir çaresizliğiniz var ya da şu anki acılarınızın içinde sonsuza kadar kıvranıp durmak istemiyorsunuz.

Ben iksiri reddedersem bunun sebebi kesinlikle saydığım seçeneklerden ikincisi olurdu. Eğer ölümsüzlüğün sırrına ulaşılsaydı işte tam da o zaman hassas insanlar için dünya bir cehennem olurdu. Acılar asla son bulmazdı. Bu nedenle, ben her zaman ölümün Tanrı tarafından bize verilmiş ceza görünümlü bir ödül olduğunu düşünürüm. Çünkü eğer yaşadıklarımızın, hayatımızın bir sonu olmasaydı her şey çok anlamsızlaşırdı, yaşamımızın anlamsızlığı içinde kıvranır dururduk sonsuza dek. Zaten Tanrı asla izin vermeyecek gibi duruyor ölümsüzlüğün sırrına erişmemize, eğer erişirsek o zaman onun varlığı da anlamsızlığa girecek çünkü bütün inandıklarımızla beraber...


Mitolojide yer alan Asklepios mesela... Üstün yeteneklerle gelmiştir dünyaya, öyle bir insandır ki ölüleri diriltmeyi bile başarmıştır ancak bu durum Zeus'un hiç hoşuna gitmemiştir ve Asklepios'un ölümüne karar vermiştir. Böylece tüm ölümsüzlük bilgisi kendisiyle birlikte yok olup gitmiştir. Lokman Hekim, Şahmeran ile arkadaş olup bitkilerin dilini öğrenmiştir çünkü ölümün insana verilmiş en büyük ceza olduğunu düşünmüş ve bitkiler aracılığıyla ölümsüzlüğün sırrına ulaşmaya çalışmıştır. Hayatı boyunca, hatta birçok kaynakta ölümsüzlüğü bulduğu da söylenir lakin bir köprüden geçerken köprü yıkılmış ve ölümsüzlüğe dair bildikleriyle birlikte sular altına gömülmüştür. Nerede ve nasıl öldüğüyle ilgili söylenenler ne kadar doğrudur bilinmez ama Tanrı'nın bu işte de parmağı olduğu besbelli.


Ölümsüzlüğün sırrını çözebilen kahramanlar tarih boyunca Tanrı tarafından engellenmiştir. Ölüm, yaşamı dengeye getiren bir olaydır. Yaşamın olağan akışı budur çünkü: Doğarsın, yaşarsın ve ölürsün. Hatta Voltaire'in çok sevdiğim bir sözü vardır -bakınız Voltaire ile aynı fikirdeyiz-: "Ölüm olmasaydı onu icat etmek zorunda kalırdık."

Ölüm acı bir kavram olsa da her canlı onu tatmalıdır, ölümsüzlük ise sadece Tanrı'ya ait bir sır olarak kalacaktır.


Aslında şöyle bir etrafa bakarsak ne kadar uzun yaşadığımızın bir önemi yoktur, önemli olan yaşadığımız kısıtlı zamanda yaptıklarımızla hayatın hakkını ne kadar verebildiğimizdir. Etrafımızdaki insanlar bizden bir adım ileride ya da bir adım geride gözükebilir ancak herkes kendi yarışında, kendi zamanında yaşar. Obama 55 yaşında emekli olurken Trump 70 yaşında göreve başladı ama her ikisi de Amerika'nın başkanı oldu. Hangisinin kaç yaşında olduğunun, hangisinin önce öleceğinin ya da hangisinin daha uzun yaşadığının hiçbir önemi yok, aslında hayatta önemli olan tek bir şey var, o da harekete geçmek için doğru zamanı beklemek. Herkesin doğru zamanı kendine özgüdür.


Üzülme, sen geç kalmadın, hatta hiçbir şey için erken de değil. Sen tam zamanında yaşıyorsun, kendi zamanında yaşıyorsun. Ölümsüzlüğe erişememiş ve asla erişemeyecek de olabilirsin ama ölümdür senin yaşanmışlıklarına anlam katan, bu yüzden zamanı geldiğinde ölmekten de korkma.