kahrolan birisi vardı gecelerin aymazlığında

kaptanı anlayan çocuk yastığımın ucundaydı

odamda şiirleri fukara mumlar gibi yanardı

yığın kitaplarda saman kağıtları yanardı

gemilerin güvertesinde sigaralar o yanmadan

ben limanda kalır, üşüyen eller sallardım

türkçe küfürler sallardım vakit dolmadan

 

gitmek seslendi, ayaklarım kımıldamadı

kilit vurdum ağarmışlığına kobalt mavilerin

bütün sigaralar yaktım yansınlar diye

paris’e gitmemiş, gemilere binmemiştim

ömrü dolmuş yıldızlarla bindim trenlere

 

ermeni evlerinde huzursuz kadınlar uyuyor

rakı sofralarında memleketsiz yanık tenliler

veronika ölmek istiyor bir kitabın sayfasında

yirmi dokuzunda bir kadın öldü kızıltoprak'tan

düşsel gökyüzünden şiirler mırıldandım

çıplak kadınlar korkunun adını mırıldandı

korkmak yalnız siyah maskeler düşsün diye

dikkat kesildi mezardan çıkıp gelmeyenler

yangınlar hiddetlendi gelsinler diye

yangınlar gemilere binmemişti vaktiyle

 

gözlerime soğuk hançerler saplandı

ben içindeki zehri anlayan çocuktum

kustum zehri ıssız boş vermişliğine

bütün sigaralar yaktım yansınlar diye

paris’e gitmemiş, gemilere binmemiştim

ömrü dolmuş yıldızlarla bindim trenlere

 

damlayıp usulca geçtim çıplak ayaklarla

insanlara sordum, küskündü haydarpaşa garı

küskündü ağır valizlere vagonlardan taşan

küskündü limanlardan gelen insanlara

insanlar yalan yanlış limanlardan gelirdi

yangınlar hiddetlendi gelmesinler diye

 

masaları devirdim küstah bir orospuya

küskündüm trene atılmış taşan valizine

taştan kalbine ve göçmenvari saçlarına

apayrı bir dilde çaldı ıslığa küskünlüğüm

oturdum, ağladım sıkı giyimli güzelliğine

bütün sigaralar yaktım yansınlar diye

paris’e gitmemiş, gemilere binmemiştim

ömrü dolmuş yıldızlarla bindim trenlere