Adım Cemil, sefaletin koku olarak asıldığı bir odaya doğurmuş anam,

Benimle birlikte yedi kardeşimi bazı mercimek kokusuna bazısını kuru yufka çarşafına. 

Otuz iki yaşındaki bu ellerim bebeyken de aynı böyle çaresizliği sıkardı. 

O yumruk bazen göğsüme,

Bazen kafama kafama iniyor. 

Birinden biri dursa ya, hiç durmuyor.


Adım Mecit, elimde tomar tomar sayabildiğim gençliğim. Bozdura bozdura harcadım, yetmiyor ay sonuna yirmi sekizim. Evde karım, kanlı bir hastalık ağzında, stresten diyorlar. İki oğlan bir güzeller güzeli kızımıza bakıyor, üç çocukluk süt rabbim, iki memeye ne kadar olur?


Adım Salih, gözümü kırptım ocağıma ateş düştü, kırptım gözümü üç çift ayak sol yanımda. Bir tek el omzumu dürtüyor. İyi misin? İyi miyim? Çuvalımı görüyorum, iyiyim. Ağzımda kan tadı, karımdaki hastalık olmalı. Arabamı çalmışlar. Bana bıraktıkları derin bu çuval, kefenim olsun. Ya güzel kızım, iki oğlum? Orospu olacak diyorlar karıma benden sonrası için, orospuluk kaç litre süte denk gelir?

Duraklar büyüyor gözümde, vagondakiler kınıyorlar kirli tırnaklarımı. Bir kahraman, bir abi, tüm tiksintisiyle işliyor hayrını. İç içe geçmiş iki kağıdı sıkıştırıyor avcuma. Hiç itiraz etmiyorum ama ısrar ediyor. Daha avcuma koyuyor, daha kısılıyor gözleri, daha sallıyor başını, al al diyor.

Yuvarlanıp gitse ömrüm, 

Yuvarlansa da teker olsa arabama.


Beş yüz elli lira araba, daha nasıl alınır?