(Bu şiir, Şükrü Erbaş'ın "Ömür Hanımla Güz Konuşmaları" şiirinden esinlenilerek yazılmıştır.) 


Kaç zaman geçti bilmiyorum sen gideli Ömür Hanım

Sen gittikten sonra bıraktım artık

Matematiksel düşünceleri

Tek bildiğim şey sen gittin ve kelimelerim kaldı sadece

Ah Ömür Hanım

Senden sonra çiçek bile koklamadım ben


Hani seninle aldığımız defter vardı ya

Kocaman iki yüz kırk yaprak

Bayağıdır şiirler yazıyorum oraya

Sen Ömür Hanım, sen küçük bir şair yaptın beni

Hem zaten şiir niye var ki

Birkaç özlem giderir ve kendini anlatırsın seni tanımayanlara


Yoruldum Ömür Hanım

Yoruldum sabahları uyanmaktan, geceleri uyumaktan

Her güneş doğduğunda biraz daha dert yüklenecek omuzlarıma diye korkar oldum

Sitemim sana değil Ömür Hanım

Benim sitemim şu ucuz kaderimize

Dünya bir kez daha dönmese güneşin etrafında ne olur

Gündüz olmasa

Gece olmasa ne olur sanki

Biz atlasımızı çizsek, yolumuzu, yönümüzü kendimiz seçsek ne olur sanki


Uğruna her şeyden vazgeçtiklerimizin birer döküntüsüyüz aslında

Kendimizi sevmeden başkalarını sevmek unutturuyor insana benliğini

Bencil olmak lazım Ömür Hanım, insanlara kendimizden bir şeyler verirken

Çünkü kendimizden birilerine ne kadar verirsek onun o kadar esiri oluyoruz

Ve en sonunda alamadıklarımızla beraber bir zindanda hapsoluyoruz


Kimsenin sevmediği bir insan olarak göçeceğim bu dünyadan

Bu bir dert, bir tasa mıdır bilmem

Ancak bildiğim tek şey var, o da şu aciz dünyada aciz bir insanım ben

Tekdüze yaşıyorum; yıllardır aynı ev, aynı mobilyalar ve aynı ben

Değişmek hiç istemedim çünkü bu bana bir çeşit iki yüzlülük gibi geliyor

İçimizde olan biteni bilirken insan neden dışarıya farklıymış gibi gösterir ki

Kendimi acınası görmüyorum ama

Ben bana yeteni biliyorum ve fazlasında da gözüm yok

Gözlerim tok da ruhum fazlasıyla aç Ömür Hanım


Biz Ömür Hanım, seninle farklı yönlere akan iki adet gözyaşıyız

Nedenlerimiz aynı ama seçtiğimiz yollar farklı

Öylece akıp gidiyoruz işte


Konuşmayalım Ömür Hanım, konuşmayalım artık

Zaten sadece bedenlerimizin olduğu şu aciz yerde

Konuşmak ne gibi bir çare getirir ki bize

Bırakalım da içimizde olan biteni sessizliğimiz bağırsın etrafa

İnsanlar ürksün bizden ve kenara çekilsin onlar da sessizce


Kalbimizi açmaya bir anahtar yeter mi dersin

Kader bize bu denli oyuncu bir şekilde yaklaşıyor işte

Biz o anahtarın sahibini ararken eskitiyoruz kilidimizi

Bazen de kırıyoruz kimilerini

Belki de hiç gelmeyecek olanı bekliyoruz Ömür Hanım

Zaten bu hayat dediğimiz şey bizlere verilmiş bir boş kağıt

Siyahı da biz çiziyoruz üstümüze beyazı da

Gel Ömür Hanım, seninle başkaldıralım şu düzene ve griye boyayalım her yeri

Sonra da göçüp gidelim bu diyardan sessizce