"Olduğum gibi olamadığım, toprakları benden kilometrelerce uzak o ülkeyi düşündüm. Orada öyle insanlar gördüm ki başlarını yapmacık bir alçak gönüllülük ve huşu ile kendileri için yaptıkları putlar karşısında eğmişlerdi ve bunu hakikatle kilometrelerce uzakta kendileri de biliyorlardı ama cüret edip de o putların tepesine yumrukla vuramıyor, o gülünç ve iğrenç dünyalarından dışarı adım atamıyorlardı. Öyle insanlar gördüm ki birbirlerinin kanına susamışlardı ve her biri kendi kirli hayatı için biraz daha yer açabilmek için diğerini yok etmeye çalışıyordu. Öyle kadınlar gördüm ki jüpon eteklerinin hışırtısı, pahalı kürk giysileri ve Paris ökçeli ayakkabılarıyla söylev masalarında kendi hemcinslerini savunuyorlar ancak hedefleri sadece daha lüks bir araba almak ya da daha görkemli bir villaya kavuşmaktı. Onlar ne zaman onların söylediklerini söyleyen ancak hedefi onlardan farklı olan ve bu yolda bir ömür geçiren birine rastlasalar burun kıvırır ve onun 'kadının toplumsal yerini' toplumda aşağıya çektiğine inanırlardı. Vatanımı severdim ama vatandaşlarımın bana bağışladıklarından yorgun düştüm ve nefret ettim."