kent, asfaltında kabuk atmış
ve dize getiriyor, kavruk sapanla
“şimdi”nin kara pedalı dönmeye teşne
çiğ bir yeşil akıyor, lime lime yuvarlaklar,
zarf çarkları ve dişli.
kent, kurağında, yoksul bir pençe
yorgun kelime manifestosu, sonunda
sonunda, oluk oluk prizmalar,
“sonra”nın ısrarlı halsizliğinde çelme,
darp çanları ve zonklama.
kent, cazgırlık kavalı altında sömürge
işkencenin dağınık karanlığında ket
kısılıyor gözlerindeki galaktik üsler
“önce”nin tırnaklarını koparan loş gri
istikrarlı ve dramatik şekilde akışkan
ziyan ufalanması ve gasp.