balım, bugün benim son günüm

kollarımdan yakalayıp çıkaracaklar insan içine

çıkaracaklar küçücük bir tabureye

bir ip geçirecekler boynuma, iyice sıkacaklar

o ip dokunmaya kıyamadığın tenimde izler bırakacak, birkaç saç tutamım altında kalacak

ayaklarımı yerden kestiklerinde orada olacak mısın?

son kez senin harelerinden bakmayı isterim hep nefret kustuğum şu dünyaya


gün ışığım, evim, son yemeğimi yerken ekmeğimi paylaşmak istedim seninle

son kez yiyebileceğim bu vişneleri, üzerime bulaştırmaktan korkmadan yedim; gurur duydun mu benimle?

sen kim bilir nerelerde sabahlıyor, aynasızlardan saklanıyorsun

ben enselendim sevgilim, sen bihaber konyağını yudumluyorsun


ateş topu göğe yükseliyor ve koca bir kalabalık içindeyim

bir tanem, herkes iğrenerek bakıyor bana

ben boynuma geçirilen iple birlikte gülümsüyorum suratlarına

hayatım boyunca küçük gördüklerini hatırlıyorum, ilk defa yukarıdan bakan olanın sevincini yaşıyorum

burada olsan beni anlar mıydın?


çok sevdiğin saçlarımı ellerine dolayıp kesiyorlar

göğsüme yavaştan sızan acı hayal dünyamı yerle bir ediyor

nerelerdesin sevgilim?

senin uğruna canımı feda etmişken, en azından ölümümde yanımda olamaz mıydın?

artık durduğum yer o kadar da gülünç gelmiyor


cellat tabanını tabureye yaslamış

o an seni görüyorum koca insan yığınında

nefes nefese kalmışsın, saçın başın dağılmış

öyle korku dolu gözlerle bakma

hayır sevgilim haykırma, bir işe yaramayacak

son kez gülümsüyorum sana tüm aptallığımla

gerek yok artık kurtarmana

asıl boğazımdaki ipmiş kurtaracak olan