bu kez de yine yutkunduğum cümleleri sürdüm aklımın filmine oysa daha en başında anlamıştım onun bulutlarını yağmurlarını tanımıştım daha en başında

nereden mi anladım? daha önce nereden anladıysam oradan.


aşk’ kavramına dair çıkarımları

anlamını kavramadaki çektiği zorluğa bir kılıf uydurup onun felsefesini işlemeye

bir aşk diyalektiği üretmeye girişimi kadar komik şey yok doğrusu insanın.

anladım çünkü anlamak istedim; mesela güzeldi sonra gözlerinin haresiyle ve sonra gülüşünün belki de bir ruhu böyle gizlemek ustalığıdır beni süründüren

kadınlar hep bir soru işareti kalmışsa da

gençliğinde aşk buhranına düşmüş tüm melankolikler bilir hiçbir boka yaramadığını bu işlerin.

anlam ve varlık diyorum, işte insanın püf yeri budur bir kere sürekli bir varlık tamamlaması yokluğun eksilttiği ne varsa yerini yan sanayilerle hiç olmadı illüzyonlarla doldurmak

ve sonra anlam yüklemek bu yamalara kırıklara bir uhuyla yapıştırıp yüreğini onu eros’un iyileştirdiğine kendini ikna etme çabası yani.

-biliyorum ne bir şiir ne de bir aforizma bu okuduğun- biliyorum da umurumda değil.

çok acayip sorularla kafasını dolduran bir genç ve en çok da böyle sevmenin tanımıyla bir imzası düşmüştü oysa alnıma ruhun çatırtısını boyasında taşıyan bir imzası bir kişi olamamanın.

benlik buhranında böyle aşık olursa insan ve tanımını bir başka ağaçtan alan köklerini kazıya kazıya büküp onun köklerine yamayan bir sarmaşığa dönüşürse yani

o zaman tanımsız kalıyor sonunda işte nereden mi anladım? ilk olarak tüm bu bilimsellik ve metodolojik aşk tanımından bıktım! bunu belirtmeliyim

ayrıca tüm sanrılarından umudun ve tüm sancılı yalnızlık tüketimlerinden.

insan yalnız olmalı üretmek ve düşünmek için

ama sevişmek insan fıtratına bir armağan değildir önce anlamalı bunu

ve sonra anlamalı; sevişmek için paylaşır insan yalnızlığını

çünkü büyümek sevilmekle

hatırlanmak sevilmekle

klişe olacak biliyorum; the key is love dostum.

önce bir şey olduğunun farkına varmalı diyeceğim yine hikmet gibi büyük laflara girmeyeyim derken işi aforizmalarla bitireceğim.

biliyorum da işte umurumda değil.

hiçbir şeyi okumaya yüreği olmayan artık hikayelerin başı ve sonunun aynı yerde oluştuğu bu anlamsız ve fast-feel çağında olmayacak, doğru.

nereden mi biliyordum? kimsenin bilmediği bir yerden değil.

tekrar tekrar aynı kadına aşık olmanın

-çünkü ne demişler; different bodies same people dostum- götürülerinden biri de şu oluyor zamanla inancını yitiriyor insan kendine diyor ki ben bırakamam hiçbir kötülüğü ben yer altında yaşamaya mahkumum üzerime süslendiğim bu yıldızlar bu şen şakrak gülüşler sizi aldattığım -hoş gerçeğe çok da meraklısınızdır ya zaten.-

bunlar üniformasıdır toplumdaki tanımının.


'erozyon erozyon geliyorsun üstüme

yeni yıla seninle giriyorum adından korkarak.

çapraz rüzgarlı bir gecede sırılsıklam

yağmur yağmur yağıyorsun üstüme.

ben crosswind'e crab landing bilmiyorum oysaki.