404

Zaman Çağları’nın başlangıcından bu yana

Sayısız acı ve çığlığın arasından geçmişti dünya

Ve sonra Güneş’in çocuklarının sayıları azaldı

Önce elli tane olan urifiel, sonunda on kalmıştı

 

405

Forbereth Iraesta’nın derinliklerinde oturuyordu

Etrafında Ak Ahali toplanmış, sessizlik içinde

Gözlerinde umutsuzluk ve bitaplık vardı şimdi

Eskiden umut ve ışığın yanan alevi parlarken

 

406

Beruleth’i bir kez bozguna uğratmıştı Forbereth

Fakat buna karşılık İki Kılıç’ı çalmıştı Beruleth

Şimdi karanlık tahtında otururken Tunguren’de

Sessizce bekliyordu kardeşinin gazabını Kara Lord

 

407

Iraesta Ormanı yemyeşildi ve yemişler sarkıyordu

Ve tavşanlar koşuşturuyordu habersiz olanlardan

Ve bülbüller şakıyordu Güneş’in sıcaklığıyla keyifli

Ve ceylanlar susuzluklarını gideriyorlardı pınarlardan

 

408

Dünya her ne kadar genç olsa da ve neşeli

Ebediyen sürmeyecekti bu sessizlik besbelli

Forbereth bunun farkındaydı ama temkinliydi

Kalkarak yerinden tek başına yürüdü de yürüdü

 

409

Iraesta açıklığında Yalnız Ağaç Parevum’a gitti

Dedi ki “Ey kadim ağaç, karanlıklar içindeyim

Bir nasihat arıyorum kendimden gayri

Fakat beyhude gibi her şey, gölge güçlenmekte”

 

410

Parevum homurdanarak uyandı derin uykudan

Ve derin gözleriyle baktı Işığın Lordu’na

Dedi ki “Ey Forbereth, ne kadar kadim olsam da

Ben bile bilemem her şeyi, hele seninle kıyaslandığında”

 

411

Forbereth sustu, başını öne eğdi sessizce

Bir çare ararken bu kem kaderine

Güneş her zamankinden parlaktı sanki

Böylelikle Işığın Lordu bakışlarını göğe çevirdi

 

412

Bir ilahi duyuldu yeniden, öncekinden kuvvetli

Masmavi gökyüzünden yirmi ışık inmişti

Forbereth ve Parevum’dan yirmi adım ileride

Kondukları yere bir rayiha sinmişti

 

413

Forbereth şaşkınlıkla bakarken ışıklara

Parevum derin gözleriyle baktı Işık Lordu’na

Dedi ki “Belki de sana birileri yardım ediyor

Bu tesadüfler silsilesi hayra alamettir”

 

414

Forbereth Parevum’un dediklerini düşündü

Sonra yirmi ışığın olduğu yere yürüdü

Işık geçti fakat sıcaklıkları hiç geçmedi

Yirmi prens eğilerek Forbereth’e selam etti

 

415

Sarafiel idi bunlar, Güneş’in Prensleri

Yirmi gümüş kanatlı ve ak tenli kişi

Forbereth’e yaklaşarak gözlerini dikti

Forbereth uzun süre şaşkınlığını gizleyemedi

 

416

Sarafiel’in en bilgesi Nunqualime çıktı öne

Dedi ki “Bizler sarafiel, Güneş’in Prensleri

Bizden evvel geldi urifiel, Ak Ahali

Aynı anda çıktık yola fakat onlar erken geldi”

 

417

Forbereth kuşkuyla bakarken sarafiele

Bir müddet düşüncelerini tarttı sessizce

Sonra dedi ki “Sizi kimler gönderdi? Necisiniz?

Her zor anımda bir kafileniz geliyor, siz kimsiniz?”

 

418

Sarafiel’in en cesuru Aroaqualime çıktı öne

Dedi ki “Bizler Gök Halkı’yız, uzaklardan geliriz

Gök Lordu’nun askerleriyiz, biz ona sadığız

Onun için çarpışır, onun için savaşırız

 

419

Onun ışığıyla yıkanıp, onun sesiyle konuşuruz

Onun bilgeliğiyle yüceliriz ve kanaat ederiz

Bizler Gök Halkı’yız, Velmandaré’den geliriz

Göğün yedi kat üstündeki bulut diyarındanız”

 

420

Forbereth Güneş’in Prensleri’ni kucakladı

Sarafiel de önünde eğildi Forbereth’in

“Unuttu urifiel bildiklerini gelirken

Fakat bizler hatırlıyoruz az da olsa ilmimizi

 

421

Yedi kat göğün her katında bir diyar geçtik

Geldiğimizde ne yazık ki çağlar geçmişti

Lakin daha gelecekler var, Velmandaré’den

Gök Lordu bizi tam bir kafile olarak gönderdi

 

422

Zaman hepimiz için farklı işliyor anlaşılan o ki

Güneş’in Kralları, ilifiel kafilenin en sonunda idi

Bizden sonra gelecekler görünüşe bakılırsa

Umarım acımasız karanlık bizi yutmadan yetişir

 

423

Yine de sarafiel selam eder size lordum

Şimdi bize urifielin yerini gösterin

Özlem tüter içimizde Güneş’in Çocuklarına

Haydi lordum, bize rehberlik et ve gidelim”

 

424

Böyle dedi sarafiel’in en mahiri Hurqarru

Forbereth acı içinde gözlerini kapadı

Dedi ki “Ne yazık ne yazık ki öldü çoğu

Bir kısmı da Karanlık Lord tarafından zehirlendi”

 

425

Sarafiel bu sözler üzerine acıyla inledi

Dediler ki “Kim yaptı onlara bu zalim şeyi?”

Forbereth bir şey demedi hiç, suskun kaldı

Sadece bakışlarını Doğu’ya doğru çevirdi

 

426

Sarafiel Doğu’daki karanlığı görünce titredi

Gümüş kanatları bir pervane gibi sarsıldı

Dediler ki “Kalanlara götür bizi Işık Lordu

Onlarla konuşup, unuttuklarını hatırlatmak gerek”

 

427

Bu sözün üstünde Forbereth onlara rehber oldu

Iraesta Ormanı’nın derinliklerine soktu

Orada kendi aralarında sohbetteydi Ak Ahali

Hepsinin ışığı solmuş, yüzleri yara bereydi

 

428

Sarafiel’i görünce hepsi ayağa kalktı

Kanatlarını gerip, başlarını kaldırdı

Ellerini göğe doğrultup sonra eğildi

Dediler ki “Ey prenslerimiz, hoş geldiniz!”

 

429

Sarafielin yüreklerine bir hüzün çöktü kaya gibi

Yıpranmış, örselenmiş, yara bere içindeydi urifiel

Hepsi birden çetin bir savaşa girmiş, azı kurtulmuştu

Tıpkı güzün esen rüzgârda ölerek savrulan yapraklar gibi

 

430

Ve sonra sarafielin reisi Ordoraime konuştu

Dedi ki “Ey Ak Ahali! Anlatın bize çilelerinizi

Bizler, sizlere unuttuğunuz ilimleri hatırlatmaya geldik

Anlatın ve biz de anlatalım göğün getirdiklerini”

 

431

Böylelikle Ak Ahali ve Forbereth anlattı günlerce

Forbereth ta zamanın ötesinden başladı anlatmaya

Yer yer Sinnath Peras da katıldı bu öyküye

Fakat hepsinin sonu ayrı yere bağlandı; ölüme

 

432

Sessizce dinledi sarafiel anlatılanları

Dinledikçe dehşete düştüler ve ürktüler

Çünkü Doğu’daki güç onlara denk değildi

Ne de gelmekte olan Güneş’in Kralları’na

 

433

Gök çocuklarının buluşması ne neşeli ne kutluydu

Yine de sevinç sarmıştı umutsuzluğa kapılan urifieli

Gökten yedi kat inerken her katta unutmuşlardı bildiklerini

Bu yeni irfanlarla doldurdular dimağlarını birer birer

 

434

Dedi ki Nannar “Unuttuklarımızı bize hatırlattınız

Lakin bizim de anlatacaklarımız var size

Işığın Lordu Forbereth, entu areth öğretti bize

Bu Dünya ve düzeninin ve zamanının bilgisini”

 

435

Böylelikle anlattı Güneş’in Çocukları Dünya ilmini

Bu irfanla daha da zenginleşti biriktirdikleri bilgi

Forbereth, uzaklardan sessizce izledi Gök Halkı’nı

İçinde yeni bir umut filizi yeşermekteydi şimdi