259
Zaman Çağları başladıktan sonra
Gündüz ve gece deveran içindeyken
Forbereth’in yanında çok nadir
Ayrıldı Güneş’in Çocukları
260
Meraklı ve şüpheci Linis idi ismi
Forbereth’e karşı çıkan tek uriel idi
Pek çok kez Forbereth’in anlattığından azade
Gözleri dalıp gidivermişti Doğu göklerine
261
Linis’in bir yareni vardı, ismi Eltarra
Forbereth, merakından korkmuştu Linis’in
Ve çağırmıştı Eltarra’yı yanına bir gün
Görevlendirmişti Linis’e göz kulak olması için
262
“Eltarra” demişti Forbereth “Linis’ten şüpheliyim
Bir musibet gelecek başına, çok endişeliyim
Linis’in sırdaşı ve yareni olacaksın
Doğu’ya gitmeye kalkarsa, onu durduracaksın”
263
“Entu areth, siz isteyin yeter” dedi Eltarra
“Linis’in başına bir şey gelmesinden korkarım
Geceleri gizlice Doğu’ya bakarken yakalarım
Bazen mırıldanır kendi kendine, dalıp gitmiş halde”
264
Bu sözler üzerine Forbereth’in endişesi arttı
Eltarra’nın omzuna elini attı
“Sana güveniyorum sevgili oğlum” dedi
Eltarra, lordunun önünde saygıyla eğildi
265
Kanatlarını savururken göğe doğru Eltarra
Yüreğine bir kuşku düştü hiç neden yokken
Iraesta ormanında yaşlı bir ağacın dalına kondu
Ve etrafa bakındı gözlerinde şüpheyle
266
Sağda solda öbek öbek toplanmış
Kardeşlerini gördü Eltarra, kırk sekizini birden
Fakat aralarında yoktu Linis, bunu fark etti
Korkuyla Doğu’ya doğru gözlerini çevirdi
267
Ufukta uzaklarda, görmüştü gökyüzünde
Kanatlı bir suretin kanat çırptığını
Uzaklaşıyordu gitgide ve hızlanıyordu da
Eltarra’nın kalbini müthiş bir korku kapladı
268
Forbereth’e söylemeden, peşinden gitti Linis’in
Çünkü emanetti kendisine, yine kendi lordundan
Konduğu daldan bir hışımla fırlayıp
Doğu’ya doğru istemese de peşinden gitti Linis’in
269
Körpe kalbi çılgınca atarken gökyüzünden
Arkasından bakınan kardeşlerine aldırmadan
Ve yeşillikler solarken ayaklarının altında
Ve gökyüzü kararırken başının üstünde
270
Gönlünü derin bir keder kapladı Eltarra’nın
Sıklaşan kara bulutların ardından çaktı şimşekler
Fakat yağmur yoktu, çoraktı bu topraklar
Forbereth’in sözünü ettiği bu müphem diyarlar
271
Kuşku Diyarı, Tunguren’e girmişti çoktan
Uzaklarda Linis’in belli belirsiz gölgesi
Ve önünde azametle yükselen dağlardan gayri
Ne bir hayvan ne de bir ağaç yoktu buralarda
272
Linis heyecanla bakmaktaydı önüne
Önünde ise asık suratlı bir dağa oyulmuş olan
Hangarund durmaktaydı, bütün karanlığıyla
Korkmamıştı yine de merakı daha fazlaydı
273
Durmadı Linis, devam etti, ta ki hisara varana dek
İçini titreten bu boşluğu ve karanlığı hissederek
Tutmamıştı sözünü, canından çok sevdiği lordunun
Görmeliydi Forbereth’in kardeşi Nosgometh’i
274
Linis’in kalbi bir kuş gibi çılgınca atıyordu
Önünde Hangarund’un granit kapısı yükseliyordu
Arkasında yetişmeye çalışan Eltarra
Ve gerilerinde yemyeşil ovalarıyla Iraesta
275
Linis çaldı kapıyı tam üç defa
Büyük bir yankı duyuldu dağlardan,
Önündeki koca hisar birdenbire
Kapı gıcırtısıyla sarsılıverdi
276
Linis kapıdan içeri giriverdi
Ve önünde çöreklenen karanlığı gördü
Gözleri kör oldu sandı bir an için
Yine de caymadı, devam etti ileriye
277
Çok geçmeden bir suret karşıladı onu
Boyu uzundu, çok uzun, iki insan boyunda
Kapkara giysilere bürünmüş bir halde
Ve bakıyordu sert yüzü azametle
278
“Ne istiyorsun mel’un varlık?” dedi aksi
Linis’in dili tutulmuştu, güzel ve zalimin karşısında
“Ah! Ne kadar da benziyor lorduma!” dedi içinden
“Aynı zamanda ne kadar da zıtlar birbirlerine!”
279
“Ulu Nosgometh, seni görmeye geldim
Merak getirdi buraya beni, yasaktır girmek
Yine de söz geçiremedim kendime, geliverdim
Haşmetinizin karşısında büyülendim” dedi Linis
280
Nosgometh’in gözleri şeytani bir alevle parladı
Ve yüzünde çarpık bir gülümseme belirdi
“Gel çocuğum” dedi “istediğin kadar kalabilirsin
Bana kardeşim hakkında havadisler verirsin”
281
Eltarra yolunu kaybetmişti kara bulutların arasında
Şimşekler çakıyordu bir orada bir burada
Ve sonra korkmuştu adamakıllı, göğün düşmanlığıyla
Savruldu çaresizce bir o yana bir bu yana
282
En sonunda bir şimşek yakaladı sol kanadından
Ve alev aldı kanadı, yandı, mahvoldu
Bilinmeyen diyarların kutsanmışlığıyla parlayan
O güzel kanadının aklığı söndü, kapkara oldu
283
Acıyla haykırdı Eltarra, ve düşmeye başladı
Yerden bin beş yüz adım boyunca düştü de düştü
Tek kanadıyla havalanamadı bir daha
Ne kadar uğraşsa da dönemedi gökyüzüne
284
Alev alan kanadı, tamamen kül oldu ve söndü
Tek kanatlı Eltarra, düştü de düştü
Ve sonunda sert kayalara çarptı, fakat ölmedi
Doğruldu, acı, gözlerinden yaş getirdi
285
Yürüyerek ve sendeleyerek ve sürünerek
Devam etti yoluna Eltarra, Linis uğruna
Günlerce ve gecelerce sert kayalıkları
Ve çorak toprakları ve tepeleri aştı
286
Kara bulutlar üzerinde bir perde gibiydi
Yoldaşı yoktu ve yapayalnızdı Tunguren’de
Tek Kanatlı Eltarra, nihayet kapaklandı yere
Ve acıyla haykırdı “Ey Forbereth! Forberethna!”
287
O anda kalbine keskin bir ağrı saplandı Forbereth’in
Ve acıyla tuttu göğsünü, gözlerini kapatıp
Eltarra’nın sesiyle çınladı kulakları
Ve sonra anladı ki, çocuğu müşkül durumda
288
Eltarra son gücüyle süründü Hangarund’a
Önünde haşmetle yükselen granitten kapılar
Ve dağdan yontulmuş keskin duvarlar
Ve kesif kokular yayılan birden fazla çukurlar
289
Ve bağırdı Eltarra “Linis!” diye bir hışımla
Fakat hiçbir ses seda duyulmadı hisardan yana
Bir kez daha bağırdı ismini ve bir kez daha
Fakat çağrıları hep cevapsız kaldı Eltarra’nın
290
Gözyaşları içinde oturdu olduğu yere
Önünde Hangarund’un granitten kapıları
Arkasında millerce çorak ve karanlık topraklar
Ne bir ses ne bir seda duyuldu bu havasızlıkta
291
Derken bir çığlık duydu Eltarra hisarın içinden
Linis’in sesiydi bu, yeri göğü inletti
Sadece Forbereth değil, cümle urifielin
Kalplerine bir hançer gibi işledi
292
Forbereth Iraesta’nın açıklığında durdu
Ellerini havaya kaldırıp, urifiele konuştu
“Çocuklarım!” dedi “bir kem hissediyorum Doğu’da
Hem Linis hem de Eltarra müşkül durumdalar
293
Bugüne kadar yasakladım, Doğu’ya gitmenizi
Şimdi benimle beraber, gelmenizi istiyorum
Kardeşlerinizi kurtarmak için Doğu’ya gideceğiz
Kendi kardeşim Nosgometh’le yüzleşeceğiz
294
Fakat dikkat edin çocuklarım, Nosgometh tehlikelidir
İçim ona karşı sevgi beslemez oldu nicedir
Şimdi onunla bir çift kelam etme vaktidir
Kardeşlerinizin akıbetini, öğrenmek elzemdir
295
Nannar, Belomel ve Elim; sizler ön safta benimle gelin
Vienor, Illis ve Hurdain, sizler Nannar’ı takip edin
Cieth, Firan ve Semalis, sizler Belomel’i takip edin
Baruel, Tueron ve Pelliath, sizler de Elim’i takip edin
296
Ve sizler, geri kalan urifiel halkı, çocuklarım
Sizler de bu dokuz kişiyi takip ederek gelin
Haydi, şimdi Linis ve Eltarra’yı kurtarma vaktidir
Doğu’ya gidip, karanlıklar diyarında sınav vaktidir!”
297
Böyle dedi Forbereth ve yürümeye başladı
Yanında kırk sekiz uriel ile birlikte Doğu’ya doğru
Kimisi uçarak, kimisi Forbereth’le yürüyerek
Eşlik ettiler Işığın Lordu’na, Büyük Yürüyüş’te
298
Eltarra, çaresizce titrerken tepeden tırnağa
Bir keder sardı dört bir yanını, bu karanlık ortasında
Sonra bir kapı gıcırtısı duyuldu, önündeki hisar kapısı
Sonuna kadar aralandı, koyu karanlığın içinden
299
Eltarra var gücüyle ayağa kalkıp, sendelerken
Eşikten geçerek kör karanlığa baktı titrerken
Ve umutsuzca bağırdı bir kez daha “Linis!” diye
Hangarund’un kapısı, ardından kapanırken
300
Eltarra el yordamıyla bulmaya çalışırken yolunu
Hisarın derinliklerinden ağlamalar ve çığlıklar
Yükseliyordu içini ürperten yakarışlar, yalvarmalar
Linis’in sesiydi bu, şüphe yoktu buna
301
Eltarra’nın kalbi titreyen bir yaprak gibi
Atıyordu heyecan ve korkudan delirmiş gibi
Sendelerken ve acı içinde yürürken gölgeye
Dudaklarından tek bir isim döküldü “Linis” diye
302
Kırk sekiz merdiven ve kırk sekiz kat indi
İndikçe karanlığı yırtan bir alev belirdi
Yine de varamadı, seslerin geldiği yere Eltarra
Yine de sesler, daha yakındı şimdi
303
İnmeye devam etti, günler ve gecelerce
Yorgunluk ve ıstırap artık yabancıydı kendine
Aklı uyuşmuş, dili damağına yapışmıştı
Yine de yılmadı, inmeye devam etti Eltarra
304
Sonunda varırken mahzenlerine Hangarund’un
Gözleri bu dehşeti, görmemeliydi hiçbir mahlukun
Demir parmaklıklar arasından buharlar fışkırırken
İşkence odalarına rast gelmişti Eltarra, körpeyken
305
Alev ve buharın arasında, iki suret göründü
Bir tanesi uzun boylu ve kapkaranlıktı
Diğeri ise zincirlenmişti duvara ve kıvranıyordu
Her tarafına bir çivi batırılmış ve kanıyordu
306
Linis’ti bu, kutlu göklerden, beyazlar içinde inenlerden
Şimdi karanlık bir hisarda, cehennemin dibindeydi
Ve ne aklığı ne de nuru kalmıştı varlığının
Gri renkli teninden, akıyordu kanları
307
Saçları grileşmiş ve gözleri sapsarıydı
Bembeyaz kanatları sanki yarasa kanadıydı
Kara ve uzun suret bir hançerle kesti kendi kolunu
Ve akıttı kara kanını bir kâsenin içine
308
Ve tuttu boynundan Linis’i ve baktı gözlerinin içine
Hiçbir şey demedi lakin, sadece kâseyi uzatıp
Dudaklarına götürdü ve zorladı içmesi için
İçti Linis, çaresizce, susuzdu ve aklı yitmişti
309
Nosgometh gülerek Linis’in çenesinden
Akan kanları silerken, fısıldayan bir sesle
“Aferin çocuğum” dedi zalimce ve hainlikle
“Açlığını böyle geçir, dilediğince iç böyle!”
310
Eltarra bütün bu olan biteni dehşetle seyretti
Gözlerinden akan yaşlar sel olup akıverdi
Sessizce orada öylece durmak dışında
Aklına daha başka bir fikir gelmedi
311
Hangarund’un dışında, Tunguren’den çok uzakta
Ak Ahali ve Forbereth, Büyük Yürüyüş’e başlamıştı
Fakat Iraesta Ormanı’nın hemen dışındayken daha
Forbereth’in dikkatini, yalnız, ulu bir ağaç celbetti
312
“Dur ey Işık Lordu” dedi koca ağaç ağır bir sesle
Urifiel, lordlarının neden durduğuna anlam veremedi
Ve dediler ki “Entu areth, neden durdunuz?”
Çünkü Forbereth dışında kimse bu ağaçla konuşamazdı
313
Forbereth, Ak Ahali’ye dönüp dedi ki
“Siz biraz ileride, açıklıkta dinlenin
Yapmam gereken bir iş var, halletmeliyim”
Böyle diyerek ağaçla bir başına kaldı Forbereth
314
Ak Ahali uzaklaşırken Iraesta’nın önünden
Forbereth ağaca dönüp derin gözlerle baktı
“Ey yaşlı ağaç, söyle, kimsin, nesin?
Yoksa Tuvum’un bir yakını mı edersin?
315
Yoksa yine bir büyü, bir musibet mi bu?
Gözlerim ve kulaklarımın işittiği yalan mı?”
Ağaç homurdanarak Forbereth’e baktı
Yeşil ve derin bir ah çekerek tane tane anlattı
316
“Benim adım Parevum’dur Işık Lordu Forbereth
Mevsimler ve yıllar boyu buradaydım ben hep
Ağaçların en bilgesi ve en yaşlısıyım ben
Yaşlıyım kuşlardan ve atlardan, çiçeklerin nektarlarından
317
İyi dinle Işığın Lordu Forbereth sözlerimi
Dilsiz Tuvum’u öldüren Nosgometh’in lanetidir
Zamandan azadeyim, zamansız çağlardır buradayım
Sizler Kılıçlar’ı döverken, Dünya’yı yaşlandırdınız
318
Fakat ben kaldım burada, zaman nehri aksa dahi
Zamandan evvel zehirlenen, güzel sesli Tuvum’un
Lanetlenmesinin sebebi Nosgometh’in ta kendisi
Ve ölümüne sebep olan zehirli yağmur ondan geldi
319
Nosgometh kıskanır dururdu Tuvum’u
Ve öldürmek isterdi tanıştığınız andan beri
Kaderi onun ellerinde şekillendi bir kez
Fakat senin kollarında can verdi, hem de iki kez”
320
Duyduklarının ardından Forbereth sessiz kaldı
Neden sonra gözlerinde güneşten bir ışık parladı
Hiddetlendi Zaman Lordu eli Ordenis’i aradı
Belindeki altın kemerde kınındaydı Günkeseri
321
Forbereth Parevum’a baktı neden sonra
“Zamandan azade bir varlık, hem de Tuvum soyundan!
Bu dünyada gizem dolu, başka varlıklar da var
Ulu Ağaç Parevum, sana selam ederim
322
Kardeşim Nosgometh, beni kandırdı heyhat!
Yaptıklarının bedelini, bir şekilde ödeyecek
Ben de orada olacağım, yemin olsun Tuvum’a
Yemin olsun kanıma ve Ak çocuklarıma!”
323
Böyle diyerek uzaklaştı Parevum’un yanından
Ak Ahali’yle tekrar buluştu Iraesta önünde
Dedi “Ey çocuklarım! Şimdi yolculuk vaktidir!
Linis ve Eltarra’yı şerden kurtarmak elzemdir!”
324
Hangarund’un dehlizinde, işkence odalarında
Nosgometh eserine, hayran hayran bakmakta
Ve Eltarra dehşet içinde titrerken izleyerek
Ve Linis kana susamışken, ıstırapla delirerek
325
Nosgometh yaklaştı, zincirlenmiş Linis’e
Ve dedi ki “Ey ırkının ilki, varculanın atası
İsminin iğrençliği, kulaklarımı iğfal etti
Senin ismin Vitreyu, bugün ve sonsuza dek!”
326
Vitreyu hırıldayarak, sarı gözleriyle baktı
Kan susuzluğundan ve işkenceden delirmişti
Linis şimdi boş ve uzak bir hayalden ibaretti
Eltarra bunlara şahitti, fakat elinden gelen hiçti
327
Gerisin geri kaçmak istedi, fakat bacakları güçsüzdü
Sonra kaldı öylece, ölmeyi isteyerek
Saf ve kutsanmış ırk, urifiel böyle bozuldu
El değmemiş ve bakir ruhu böylelikle kirlendi
328
Nosgometh çözerken zincirlerini Vitreyu’nun
Eltarra korkuyla bakarken bir zamanki yarenine
Bir kez daha sessizce ve fısıltıyla sayıkladı
Efendisi, babası ve öğretmeni Forbereth’in
329
Fısıltı haykırışa dönüştü, ne olduğunu bilmeden
Nosgometh ve Vitreyu, Eltarra’yı fark etti
Kara Lord’un yüzünde çarpık gülümsemesi
Fısıldadı varculun kulağına “İlk avın!”
330
Demir parmaklıkları açılırken mahzenlerin
Eltarra kaçmaya çalıştı fakat nafileydi
Güçsüz, yorgun ve bitkin bedeni sendeledi
Istırabı nicedir bunca hissetmemişti
331
Vitreyu açarken yarasadan kara kanatlarını
Tiz bir çığlık attı ve Eltarra’ya saldırdı
Defalarca ısırdı ve parçaladı etini Eltarra’nın
Ta ki geriye, birkaç kemik kalıncaya dek
332
Böyle göçtü Eltarra, urifiel’den ilk ölen
Yareni Linis için, kendini feda eden
Tek Kanatlı Eltarra, korkunun kalbindeyken
Efendisi Forbereth’i sayıkladı son nefesinde