(*)Niroth-nin-Tunguren; Tunguren Savaşı anlamına gelen kelime öbeği
333
Forbereth’in yüreğine bir sancı girmişti
Kalbini tutup bir parça sendelemişti
Yanındaki urifiel “Ne oldu lordum?” demişti
Forbereth bunun sebebini anlayıvermişti
334
Forbereth sükût etti sualinin ardından
Ak Ahali’den biri göçüp gitmişti
Lakin hangisiydi can veren muamma idi
Ya Linis ya Eltarra, ikisinden biriydi
335
“Devam edelim çocuklarım Doğu’ya doğru
Kardeşimle yüzleşmenin elbet vaktidir
Fakat orada görecekleriniz korkunç ve dehşetli
Tunguren diyarında bir şer gizli”
336
Böyle dedi Forbereth ve yürüdü Ak Kafile
Önlerine uzun, upuzun bir ırmak çıkmıştı
Kuzeyden güneye uzanmaktaydı berrak suyu
Su içti kana kana Ak Kafile ve burada dinlendiler
337
Ardından güneş batarken tepelerinden Batı’ya
Aştılar ırmağı ve devam ettiler Doğu’ya
Ered Samnos uzaklarından belirdi heybetlice
Kimileri titredi, kimileri gözlerini alamadı
338
Forbereth ise iç geçirdi, bu koca vadiyi görünce
Kaderinin düğümlendiği yer, tam da burasıydı
Sonsuzluk kadar evvel ve hiç olmamış gibiydi
Yine de yaptıklarının sonuçları önündeydi
339
Ak Kafile devam etti Doğu’ya doğru
Gece bir perde gibi örtüldü gökyüzünde
Yıldızların ateş saçan gözleri bakıyordu
Altlarında topraklar git gide çoraklaşıyordu
340
Ered Samnos’u geçtiler, yamaçlarının Kuzey’inden
Çoraklık ve karanlık, daha da koyulaştı
Zifirde ne bir yıldız ne de ay vardı
Önlerinde uzanan toprak bir çölden fenaydı
341
Forbereth arkasına aldı Ak Ahali’yi
En önden gidiyordu, yanında Sinnath Peras
Nannar dedi ki “Burası hiç tekin değil
Dediğiniz gibiymiş entu areth, burayı hiç sevmedim”
342
Forbereth hiçbir şey demeden yürümeyi sürdürdü
Boş topraklarda cüruf ve buhardan gayrısı yoktu
Önlerinde sisten ve dumandan bir bulut oluştu
Sıcaklaştı ortalık ve nefes almak çok zordu
343
Forbereth Ak Ahali’ye dedi ki “Durun çocuklarım
Önümüzde bir musibet var, hissetmekteyim”
Bunu deyip çekti Günkeseri Ordenis’i Forbereth
Gözlerini dikti dumandan ve kordan bu siluete
344
Forbereth urifielin her birine bir silah vermişti
Kimisinin kılıcı kimisinin ok ve yayı vardı
Ve her birini bir efsunla büyülemişti Forbereth
Kılıçlar ve oklar bir yalaz gibi parlardı hep
345
Urifiel kılıçlarını çekip beklemeye koyuldu
Karanlıktan bir hırıltı ve bir haykırma duyuldu
Kimisi titrerken korku ve çaresizlikle
Kimisi de kılıçlarının kabzasına daha da sarıldı
346
Duman ve cüruf ve sis her yanı sararken süratle
Ateşin yerini buz gibi bir nefes sardı aniden
Ve önlerindeki duman mavi bir aleve dönüştü
Mavi alev patlayarak yandı ve tutuştu
347
Alevlerin arasında iğrenç bir ceset çıktı
Etleri çürümüştü, fakat parlıyordu gözleri
Kesif koku daha da kuvvetlenip iğrençleşti
Elindeki asasını doğrulttu ileriye ceset
348
Ve kanları donduran bir sesle konuştu ceset
Dedi ki “Ey Zaman Lordu Forbereth, dön geri!
Burada bulacağın tek şey ölüm ya da beteri!
İlerlemekte ısrar edersen çürüyeceksin ebedi!”
349
Forbereth yerinden kıpırdamadan baktı cesede
Ve dedi ki “Ey melun büyücü, kimsin nesin?
Bir ceset ile ağız dalaşına girmeyeceğim
Yol ver geçelim yahut alevden çelikle delineceksin!”
350
Ceset dedi ki “Adım Gravur Tul-Nur, şiaz şeyhi
Hangarund’un naibi ve kralımın sağ kolu
Tunguren topraklarına destursuz adım attınız
Kralım bu durumdan ne hoşnut ne de memnun!”
351
Forbereth dedi ki “Kralın bir cesedin eteklerine
Saklanacak kadar korkak ve bir o kadar haindir!
Söyle kralına gölgelerden ayrılarak gelsin
Gelsin ki bir iki çift kelam edebileyim.”
352
Gravur Tul-Nur tiz bir çığlık attı karanlığı yırtarak
Ak Ahali çaresizce kulaklarını kapadı korkarak
Lakin sesi dört bir yanda duyuldu Arakand’ın
Kuşlar şakımayı bırakıp, ağaçlar melodilerini kesti
353
Derken altlarındaki toprak sarsıldı şiddetle
Gravur Tul-Nur önlerinde dumanla aleve büründü
Ve göz açıp kapamayla ortalardan kayboldu
Çorak topraklar yer yer çatlayıp kıvrandı durdu
354
Bu zelzelenin ardından, gökte bir girdap oluştu
Girdabın içindeyse sanki gökyüzü tutuştu
Kara bulutlar büklümlenir ve kıvrılırken tepelerde
Ve şimşekler çakarken bu bomboş arazide
355
Yeri göğü inleten bir kükreme yükseldi
Daha önce dünya üzerinde duyulmamış bir sesti
Forbereth ve Ak Ahali, gökyüzüne baktılar
Bir depremle daha tepeden tırnağa sarsıldılar
356
Hangarund’un tepelerinden bir suret yükseldi
Kanatlı bir gölge gibi, uzaklarında belirdi
Sonra girdabın içine girip bir anda kayboldu
Lakin hemen ardından, göğü delerek alçaldı
357
Kara kanatlı, karanlık bir binekti bu
Burun deliklerinde ateşler yanıyordu
Ve üzerinde oturan taçlı bir suret vardı
Karanlıklara bürünmüş ve çarpıktı yüzü
358
Nosgometh idi bu, çirkinleşmiş ve dehşetli
Başında bir taç vardı, tacın üzerinde iki taş
Aurin ve Tumman idi tacın üzerinde parlayan
Simlor adını takmıştı taca, hükmediyordu onlara
359
Forbereth önündeki hayvana ve bineğe baktı
Dünya üzerinde görülen ilk ejderhaydı bu
Garuleg idi ismi ve ateş püskürten demekti
Nosgometh çiğ et ve şerle büyütüp beslemişti
360
“Masken düştü Nosgometh, kendini ifşa ettin
Bineğin de senin kadar kötücül ve çirkin
Bana yalan söyledin ve kandırdın yalanlarınla
Güzeller güzeli Tuvum’u öldürdün hem de iki defa”
361
Böyle dedi Forbereth, çınlayan bir öfke ile
Ak Ahali titreyerek ve korkuyla seyrederken
Nosgometh tiz bir kahkaha ile kalplerini ürpertti
Neden sonra Forbereth’e bakarak şunları söyledi
362
“Sevgili saf kardeşim, ahmaklığına borçluyum
Ben planlarımı yaparken, sen tahta parçasıyla yürüdün
Doğu’ya her baktığında minik bir şüphe hissettin
Lakin gülüp geçtin, ne de olsa senin kardeşindim
363
Ey Forbereth! Bundan böyle adım Beruleth’tir!
Bu karanlık diyarın ve gölgelerin kralıyım!
Başımdaki taçla hükümdarıyım gündüz ve gecenin
Bana bakın ve titreyin, ey zavallı Ak Ahali!”
364
Böyle diyerek çekti kılıcı, Gecekeseri Elibras’ı
Karanlık bir alevle parlıyordu ve korkunçtu
Derken ejderhasına fısıldadı ve kükredi Garuleg
Saldırdı öne doğru, alevlerini püskürterek
365
Ak Ahali korkuyla sağa sola kaçıştı
Lakin bu cehennem ateşinden kurtulamadılar
On iki uriel, orada yanarak, acıyla can verdi
Diğerleri ejderhayı düşürmeye çalıştı
366
Forbereth’in öfkesi ve gazabı çok kuvvetliydi
“Nosgometh!” diye bağırarak öne doğru atıldı
Tam üstünden uçarken kılıcını Garuleg’e sapladı
Ejderha acıyla kükreyerek kara kanlarını akıttı
367
Forbereth Ordenis’e yeni bir alev bahşetti
Bu alevin etkisiyle kılıç gün gibi parladı
Etraftaki karanlık, gündüz gibi aydınlandı
İleri doğru atıldı, onu da Ak Ahali izledi
368
Garuleg yaralı bir halde sürünüyordu yerde
Beruleth ejderhanın sırtından tökezleyip düştü
Simlor karanlık ve ışıkla parlıyordu alnında
Elibras’ı kara bir alev sarmıştı ve tütüyordu
369
Forbereth ilerledi yaralanmış ejderhaya doğru
Fakat önünde kardeşini buldu, zalim Beruleth
İki kardeşin çarpışması çok kuvvetli oldu
Ak Ahali cesaret edemedi aralarına girmeye
370
Ordenis ve Elibras her çarpışmada kuvvetle
Bir gece oldu bir gündüz, bir yağmur bir dolu
Mevsimler geçti ve dünya yaşlandı giderek
Bu böyle devam etti çarpışma bitene dek
371
En sonunda Forbereth, Beruleth’i yaraladı
Yüzünde boydan boya bir kılıç yarası vardı
Beruleth acıyla uludu ve gerisingeri düştü
Derken emekleyerek Elibras’ı düşürdü
372
Forbereth Elibras’ı aldı yerden hızla
İki Kılıç da elindeydi ve Beruleth kaçıyordu
Forbereth yetişemeden, bindi Garuleg’in sırtına
Yaralı hayvan zar zor uçarak kayboldu gözlerden
373
Forbereth bir süre için baktı ardından kardeşinin
Sonra üzüntü ve kederle döndü Ak Ahali’ye
On iki uriel düşmüştü bu kem çarpışmada
On iki ışık sönmüştü, karanlığın ortasında
374
Forbereth Ak Ahali’ye cesetleri taşıttı
Hepsi teker teker Iraesta Ormanı’na gömüldü
Ve hepsinin başlarında ilahiler okundu
Forbereth ise otuz üç gün boyunca yas tuttu
375
Otuz altı uriel kalmıştı geriye
Hepsi yas içindeydi, kardeşleriyle
Gördükleri dehşet rüyalarını kovaladı
Onlar için dünya, eskisi gibi olmadı
376
Forbereth dünyayı, daha da yaşlanmış buldu
Kılıçların çarpışması zamanı da yormuştu
Ağaçlar homurdanıyor, hayvanlar suskun
Ve çiçekler boyun bükmüş, öylece duruyordu
377
Dehşet saatleri geçtikten bir süre sonra
Doğu’daki karanlık daha da kararınca
Forbereth İki Kılıç’a bakarak uzun uzun
Doğu’dan gelecek yeni bir şer hissetti
378
Forbereth topladı Ak Ahali’yi etrafına
Ve dedi ki “Hazırlanmalıyız çocuklarım
Kara Beruleth şimdi hisarına çekilse de
Çok yakında yeniden saldıracaktır, hissediyorum”
379
Urifiel’in gözlerinde umutsuzluk belirdi
Yılgın ve yorgundular, bir o kadar da korkmuş
“Korkmayın!” dedi Forbereth elini kaldırarak
“Beruleth bir daha hiçbir can alamayacak!”
380
Böylelikte Forbereth, urifiele umut aşıladı
Ve Ak Ahali bu sözlerle derince bir nefes aldı
Altlarında uzanırken yemyeşil Iraesta
Üstlerinde gökyüzünde artık akşam olmaktaydı
381
Gece çökünce ve uyku gelince dünyaya
Ak Ahali birbirlerine sokulmuştu uyumak için
Forbereth ise karanlıkta oturuyordu bir başına
Bir elinde Ordenis, diğer elinde Elibras’la
382
Gecenin derinliğinde her şey sessizdi artık
Hayvanlar, çiçekler, hatta ağaçlar uyuyordu
Forbereth uyumazdı, tıpkı Beruleth gibi
Kalbinde bir huzursuzluk yatmaktaydı bu gece
383
Henüz şiddetli çarpışmanın üstünden bir ay geçmişti
Doğu’dan bu süre içinde ne bir ses ne bir seda çıkmıştı
Belli ki bir şey planlıyordu Karanlık Lord, tahtında
İntikamla yanıp tutuşuyordu bütün bedeni ve gözleri
384
Derken gecenin sessizliğinde bir çığlık duyuldu
Forbereth yerinden fırlayarak sesin geldiği yere koştu
Kılıçları unutmuştu, oturduğu yerin yanında
Aklı uçup gitmişti sanki, bu sesi duyduğunda
385
Urifielin uyuduğu yere yaklaşınca gördü
Kanatlı fakat karanlık bir suret, eğilmişti öylece
Yerde yatan on üç urifiel ise kanlar içinde
Ölmemişlerdi lakin, acı içinde helaktiler
386
Forbereth bir hiddetle parladı ve atıldı
Kanatlı suretin üzerine yürüyerek bir kenara attı
Dolunayın parlaklığında ortaya çıktı kimliği
Vitreyu idi bu, Beruleth’in kirlettiği
387
Forbereth kurtardığı uriel’i kenara çekti
Ve döndü Vitreyu’ya dedi ki “Kimin nesisin?”
Vitreyu sarı gözleriyle eski efendisine baktı
Ve şöyle dedi “Ben Kara Kral’ın kuluyum!”
388
Böyle dedikten sonra aniden havalandı
Kara kanatlarıyla, havayı döverek haykırdı
Sonra ormanın derinliklerine daldı
Forbereth tereddütsüz peşine takıldı
389
Ne kadar süre kovaladı Vitreyu’yu bilinmez
Fakat artık gece ağarmaktaydı güne doğru
Gözden kaybetmişti bir süre sonra ormanda
Ve nihayetinde kaçırmıştı, yakalamayı umduğunu
390
Sonunda kendini buldu Iraesta açıklığında
Ne kuzeyde ne güneyde ne doğuda ne batıda
Bulamadı izini Vitreyu denen şeytanın
Bir nefes gibi sönüvermişti yakalama umutları
391
Neden sonra çığlıklar yükseldi ormandan yine
Gerisingeri koştu Forbereth ormanın derinlerine
Ak Ahali’nin toplanmış olduğu yere geldiğinde
Dehşetle gördü urifiele olup bitenleri
392
Vitreyu’nun ısırdığı fakat öldürmediği on üç uriel
Tıpkı Vitreyu gibi çarpılmış ve bozulmuş
Ve korkunç şeytanlara dönüşmüştü kara kanatlı
Ve ak kanatlı urifielle boğuşuyordu av için
393
Bir yandan hiddetle bozguna uğrarken
Diğer yandan çıplak elleriyle çarpıştı şeytanlarla
Fakat ne yazık ki geriye bozulmamış sadece
On urifiel kalmıştı ak kanatları sırtlarında
394
O gece orada üç varculu boğazladı Forbereth
Geri kalanları küfür ve tehditlerle kaçıştı
Bir lanetti bu apaçık, urifiel üzerinde dolanan
Tıpkı bir güneşi saran kara bulutlar gibi
395
Forbereth sağ kalan urifiele bakarak iç geçirdi
Sinnath Peras’ın hepsi neyse ki sağ salimdi
Forbereth on urifieli de alarak yanına
Gece henüz gençken oturduğu yere getirdi
396
Fakat bir şeyler eksikti burada, fark etti
Ne Ordenis ne Elibras, ikisi de yoktu şimdi
Çalınmıştı İki Kılıç, bu kargaşa sırasında
Şikarını kovalarken Iraesta boyunca
397
Forbereth gökgürültüsü gibi hırçın haykırdı
“Beruleth!” dedi Doğu’ya doğru dönerek
“İblisin kendisi! Karanlıkların içinden çık hadi!
Çık karşıma ve cesurca çarpış! Bekliyorum seni!”
398
Fakat ne bir ses ne bir seda çıktı Doğu’dan
Tunguren’in hiçliğinden bir çıtırtı bile duyulmadı
Çünkü karanlık tahtı Duel Forna’da Beruleth
Kardeşinin gazap dolu halinden titreyerek büzüldü
399
Forbereth bekledi uzun bir süre beyhude
On urifiel gazabından korkmuştu lordlarının
Yüzü bir güneş kadar parlak ve hiddetliydi
Neden sonra yumuşayarak ahalisine döndü
400
“Uyuyun çocuklarım. Uyuyun şimdi
Gün ağarırken bitap düşen bedenlerinizi
Ve korkuyla boğuşmuş zihinlerinizi temizleyin
Bunların başınıza gelmesini hiç istemezdim.”
401
Sinnath Peras’tan Elim konuştu lorduyla
Dedi ki “Lordum! Şimdi kılıçlar onun elinde
Bizim elimizde ise efsununuzla alevlenmiş
Kılıçlar ve oklardan gayri neyimiz var ki?
402
Nasıl zafer kazanacağız bu halde şerre karşı?
Nasıl bozguna uğratacağız Doğu’daki karanlığı?”
Forbereth üzüntü ve kederle baktı Elim’e
Fakat bir şey söyleyemedi, diline kilit vurdu
403
Umutsuzluk ve üzüntü içinde uyudu Ak Ahali
Başlarında efendileri Forbereth beklemekteydi
Gün ağarırken ufuktan bir lamba gibi
Tunguren Savaşı’nın sonu böyle gelmişti