Günaydın Jale Hanım.

Neşem yüzümden okunuyor, farkındayım. 3.5 saatlik yolu yedi kat yabancının koltukaltını koklamak zorunda olduğum bir mesafeden geldiğimdendir.

Hah, kahve? Tabii, alırım.

Doğru, vermezsiniz.

Ben alırım.


Mesai... Neden olmasın, kalırım.

Neden olsun? Fark etmez. Belki ödül olarak daha fazla sorumluluk kazanırım.

Unutmadım. Burada hiçbir emek karşılıksız kalmaz.


Duydum, evet. Meltem'in memesini ellemiş Halil Bey. Eh, bizdeki meme de ellemekle bitecek değil herhalde. Olmaz bir şey.

Burada hiçbir şey yeteri kadar yakışıksız bulunmaz.


Öğlen ne yiyelim?

Azar, güzel tercih. Azar azar git ama bak, dokunmasın. Yok canım, Halil'den bahsetmiyorum. Sıra Merve'de, bize bir hafta daha ilişmez.


Lansman'da ne giyeceksin?

Melamet hırkası olmaz kızım, her zamanki üniforma o. Yaratıcı ol.

Değişiklik yap, fark kat. Bu gece eve gidince elinde boş şarap şişesiyle sinir krizi geçirmemek de dahildir tabii buna, istersen.

Kefen... Güzel espri olur, hasta mizah. Yönetmeliğe aykırı olmasaydı keşke.


Melih Bey'le aranı iyi tut dediler. Yükselttiğin kadar yükselirmişsin, anlam veremedim en başta. Zirveye tırmanmak değilmiş bir tek insanı nefes nefese bırakan. Denemeye değer mi sence?

Görürüz. Birilerinin sırtı sıvazlanır, bizim adımız yolludan hallice.


Mola ne zaman? 2.5 dakika hakkımın 30 saniyesini kullanmadım bugün hala.

Yeteri kadar hızlı olursam doğru ivmeyle uçabilirim terasa.

Sigaraya çıkacağım işte yavrum. Yok, Nazım Bey teyzesinin kızını departmanın başına getirmiş diye değil. Hele ben, annemin iddia ettiği kadar beni sevdiğine asla inanmadığım biricik babamın varlığından bunun çeyreği kadar istifade edemediğim için hiç değil.

Kurma yavrum kafanda.

İçelim akşam, saati konuşuruz bugün grupta.


Sevmem hiç şu kaşarı da.

Hangisi... Şey işte, suratsız olan.

Hepsi yani. Aynen.

Geliyor, konuyu değiştir.


Ne istifası, sık dişini.

Biraz CV doldur, iki buçuk santim daha cam kenarına yakın bir masan olur sonraki işinde. Gelecek odaklı düşün.

Düşün, hepiniz.

Birileri eksilecek ki biz artarak gideceğiz.


5 koca adam, oturuyor bir masada.

Küçük, kırıntılarla doyan sıçanlar biz de altında.

Lağımda rave var Cuma günü.

Alınırım ekersen.

Biçersen şayet ektiğini, ne hoş.

Bunlar pek gerçekçi beklentiler değil buralarda.

Kredi çektim, salon takımı alacağım.

Toplantı var, toplanamıyorum.

Takımı yüksekten satacak, krediyi erken kapatacağım.

Topunu şöyle bir sikip savuramıyorum.

Modifiyeyi araba edip hastanede muayeneye bırakacağım.

Elbisen güzel, kombini huniyle tamamla yarın.

Telefonu sessize al. Annenin ölmesi CFO'nun problemi değil.

Problem sende değil.

Maaşım krediyi götürmedi, bir başvuru daha yapacağım.

Sorun değil, olmazsa banka önünde kendimi yakacağım.

Benzini neyle alacağım?

Krediye başvururum, ne olacak canım.

Doğum gününü kaçırmam ama korkma, hediyen hazır.

Denize nazır, küçük, hınzır, tandır, mançiz...

Çıldır...ma?


Eve geldim.

Çantayı bıraktım, yanına uzandım usulca.

Göğsün ne güzel, göğsün ne büyük dünya bana.

Bu saatlerde geri yerleşiyor yavaşça insanın aklı başına.

Elin saçlarımda, günümü soruyorsun.

İyi günüm. Çok iyi artık.

Boynundayım, atmışsın bir bacağını da üstüme kaçmamdan korkar gibi.

Kaçacak yerim varmış gibi.

Gülüyorsun, büyük lütuf.

Gerçek üstelik.

Gözümün içine bakıyorsun. Bir şey beklemeden, bir şey söylemeden.

"O sevdiğim kızartmadan yapsan ya akşama," diyorsun bi'.

Gülüyorum.

Garip, gerçek üstelik.

İyi akşamlar Jale Hanım.

Acılar içinde can verirsiniz umarım.