üç celsede geçen ömrümde külün ateşe özlemini kavramak epey vakit almıştı.

yürekleri sızlatan hakikat için teyakkuzda bir nefer gibi beklemekten

gözlerin batının ufkunu coşarcasına beklediği

bu mecalsiz yarışta kaybetmekten korkar gibiydim


özün dövüldüğünü gören ben neyi bekliyordum?

o sası kokan çöplere bakmadan yürürken kimi kandırıyordum?

neydi düşüncem? neyi haykırırdım? neye tapardım?

dedem bile toprak olmamışken.


saflığımı kaybederken sırasını bekledi masumiyetim

ve fark ettim faniliğin ketum tavrını ve boyun eğdim onun kayrasına

düşler ve isyana kıl payı bıraktığım mutlak mesafe, beni uyutmaya yeter eminim.

öğrendim cehaletin utanç, bilmenin acı verdiğini yaşadıkça…