en az göz kapaklarım kadar yorgun kentimin

soğuk gecesindeyim

seni düşlüyorum en karanlık yerinden gecenin

ve seni düşünüyorum çok yorgun bir hasretten

tamamlanmamış bütün hayatlar gibi eksik,

durgun ve biraz buruğum

eksik kalmış çocukluğum gibi mağrurum

bakıyorum hızla geçip giden hayata

bakıyorum yoldan geçen kediye, köpeğe

uçan kuşa, yüzen balığa bakıyorum

şu doludizgin hayata ikimizi sığdıramıyorum

ikimiz ne kadar da çok geliyoruz bu evrene bilemezsin,

ikimiz yan yana bir karede nasıl da ayrıyız bilemezsin.

şimdi bütün yorgunluklarımdan,

uzun soluklu savaşlarımdan, nefretlerimden,

günahlarımdan sıyrılıp sana gelmek istiyorum,

seninle bu evrene sığmak, aynı karede olmak

hatta seninle kaybolmak istiyorum,

paramparça, darmadağın hayatlarımızı birbiriyle harmanlamak istiyorum,

şimdi, tam şu an sevgilim sana gelmek istiyorum,

eksik kalmışlıklarımı, tamamlanmamışlıklarımı, sana getirmek istiyorum,

ben şu an sana gelmek istiyorum

seni arıyorum, sana koşuyorum bütün istasyonlarda, bütün boş duraklarda seni bekliyorum,

bütün yolcusuz gemilerde sana bakınıyorum.

yüz yıllık bir bekleyiş bu, yüz yıllık bir hasret

ve asırlar boyu süren sensizlik

ve daha nice asırlar sürecek yokluğun, bilmiyorum.