Serin sabah rüzgarları çarptıkça yüzüme
Bir hüzün dolar içim
Yarım kalan her şeyi anlatan.
Oysa, çok severdim ben sonbaharı.
Yaprakların sarısı,
Yavaş yavaş soyunmaya başlayan nazlı kavaklar,
Göğü kırmızıya boyardı kimi çocuklar.
Uykuya çekilirdi kimi hayvanlar
Bir sakinlik, bir sükut başlardı
Mevsimlerin gecesi olmuştu.
Kalplerinse yaralandığı saatler.
Oysa, çok severdim ben sonbaharı.
Yağmurların kadife dokunuşları vardı
Yağmurların haşmeti
Yağmurlara aşıktık,
Islanmaktan çekinmeden, sarmaş dolaş.
Gök gümüş grisi,
Tıpkı şarkıdaki gibi.
Güneş ardına saklanırdı bulutların.
Biraz küskün, biraz yorgun.
Bir soğuk esintinin yeri başkaydı.
Anlamadı.
Düşüncelere boğulurdu kimi
Anlamazdım.
Ben çok severdim sonbaharı.
Saçının turuncusuyla, denizinin dalgalığıyla,
Bir kadındı sonbahar gençten.
Narin beline sarılıp adını bilmediğim parfümüyle.
Sevmeye yer arıyordum durup dururken
Sevdim.
Rüzgarında savrulan trençkotuyla,
Ya da parkasıyla,
Bir tutam özgürlük kokuyordu teni.
Deniz kokusundan farksızdı kokusu
Belki de bundandır her aldığımda kokusunu,
Özgürlüğü hissetmem.
Düşmeye yer arıyordu yaprakları bir bir.
Tek tek doğuyorlardı annesinin dallarından,
Kurtuluyorlardı yaşam kordonlarından.
Sonrasında bir rüzgara aşık olup savruluyorlardı,
Kimisi bir yol kenarına
Kimisi bir rögar kapağına
Ben çok severdim sonbaharı.
Rüzgarlarında şarkılar vardı senin
Rüzgarlarında umutlar vardı
Bir heyecan vardı seninle yaşamakta
Bir sinema biletinin yırtığında,
Alsancak'ta
Koluma girdiğin vakitler vardı
Soyadımı sahiplendiğin
Yağmur çiselerdi bize aldırmadan
Bizi umursamayanı biz mi umursayacaktık
Islanırdık ne var.
Oysa, çok severdim ben sonbaharı.