Bir gülümse bir el uzat bir hatırla bir şey yap

Saydık yılları metro durakları gibi

Ve gittikçe varılmayan menzillerden, 

Büyüdükçe kendini tüketen umuttan

Çocuklara, çiçeklere bakmaktan solup dökülüyor ellerimiz

Müsade edilmesin içimizde sönmek isteyen bu ateşe


Sabahları sevgiler döküyoruz yürünecek yerlere

Alıp kucaklıyoruz gelecek nedir ne değildir?

Oysa gidişler yorgun, dönüşler asık yüzlü

Mevsimler sökülür gibi gidiyor gövdemizden

Anlamıyoruz biz allayıp pullarken,

Güneşi şamdanlayıp soframızdan alanın öfkesini

Vermiyoruz da inadımızı, öfkemizi, aklımızı belki ama

Nedir bizi uyur uyanmaz amade isteyen karşısında


Yorgunuz sevinmemekten sular vur yüzümüze

Kırık dökük hatıralara bakıyoruz parça parça

Yani büyük devletler, kapsamlı ideolojiler;

Üretim güçleri, ayıptır söylemesi refah,

Nasıl olur da bir geriye yaslanmakta ulaşılmaz olur?


Kadınlar tahayyül elbiselerinde güneşli sokaklarda

Çocuklar meraklı yarın gün sanıyor

Gençler, çözülmemiş düğümler alıp koydu ceplerine

Bazısı gidecek yer,

Bazısı uzaklar arıyor.


Galiba dünya o dünya değil artık

Eskiler kıymetini yeniden dönünce alır

Bir baharı dahi mayısında istemek

Biliyoruz evet,

Asla bizim için gelmeyecek.


Gençlik, kaygısızlıktır başkan batı avrupada

Yazlık planlar; anlık, değişken ve güzel hayaller vardır

Oysa biz bir rahat nefes peşinde yokuş çıkmaktan

Yarına, değil ertesine bugün bakmaktan,

Bağışlayın korkmaktan bir dünya düşünemiyoruz.


kalabalık da oluruz kalabalık yalnız da

Uykusuz da kalırız ekmeksiz de alıştık

Umutsuz oluyorsa ya paslı çarkı dönerken birilerinin

Ya kirli duvar gibi camların ardında elektronik seslerle

Ya yorgun gelmekten evine

Ya da gelememek belki kendine yine bundan.


Kaygısızlıktır şayet eşitlenemiyorsak

Birbirimizi kalmayan mecalden, olmayan iflahtan

Ve o dokunulmaz umuttan tanıyorsak bu gençlik,

Oysa kaygısızlıktır başkan.



Fotoğraf: Sezin Hasgüler