Çocukken mahallede yaptığımız maçlar meşhurdu. Zamanla değil, atılan gol ile nihayete ererdi maçlarımız; onda devre, yirmide biter. Çocuk da olsak adalet duygusu içimize az buçuk yerleşmişti. Maçta devre yapmak yani kaleleri değişmek, rüzgar ve eğim muhalefetine karşı oynamayı eşitlemek içindi. Sonra adil olmanın bir diğer boyutu "adam alışma" sürecinde yaşanırdı. Yaşı büyük bedeni iri, top oynama kabiliyeti yüksek olanlar karşılıklı olarak yolun karşısına geçer, önce adımlama sonra zıplayıp rakibin ayağına basmadan müteşekkil bir törenle ilk kimin adam alacağını belirlemeye çalışırdı. 'Adamlar' seçilmeye başlandığında da güç dengesinin takımlar aleyhine bozulmamasına dikkat edilir, mesela "Faruk benden" sözünü "olum, o zaman siz güçlü olursunuz, Hikmet sizden olsun Faruk bizden" sözü takip ederdi. O andan sonra da bağlılık devreye girerdi. Zira her gün bu ekipler değiştiğinden, her çocuk her defasında bir başka ekiple oyuna başlar, dün birlikte oynadığı arkadaşının karşısına bu sefer rakip olarak çıkardı. En yakın arkadaşı karşı taraftaysa hiç gözünün yaşına bakmaz, oynayabileceği en iyi oyunu oynardı.


Mahalle maçları ise dayanışmanın en ileri boyutuydu. Çünkü maçlar bittiğinde genellikle kung-fu, karate, güreş gibi diğer sporlar devreye girer, maç bir de bu şekilde devam ederdi. İşte o esnada da biz birbirimiz için kavga ederdik. Her şey bitip de mahalleye döndüğümüzde ise gâhi birini yiyeceği tekmeden nasıl kurtardığımızı anlatır gâhi de yediği tokada gülerdik. Yani o evrensel yasa bizim için de yürürlüğe girmiş olurdu; trajediyi komedi takip eder...


Yani oyun, bizler için kendini bulma, adaleti, dayanışmayı, samimiyeti öğrenme ve içselleştirme anlarıydı. Şimdi, gününü evde, televizyon-bilgisayar-akılı telefon karşısında geçiren çocukları düşünüyorum da dünyanın nasıl da böyle bir yere dönüştüğü daha bir anlam kazanıyor. Yahu ortada oyun yok oyun. Çocuğun aklıyla, bedeniyle, gülüşüyle, gözyaşıyla, hasılı kendisi olarak katılacağı ve her defasında bir başkası olarak ayrılacağı oyunlar yok...


Ahhh, anlatabilsem insanlara, hayatlarından eksilenleri... Oysa sahip olmayan, kaybedemiyor da...


25 Ocak 2020

Gültepe