Pek çok dine göre insanların hayatları doğdukları andan itibaren belirlidir. Başlarına gelecek kötülükler de iyilikler de kutsal bir güç tarafından belirlenir. İnsanlar bunu kader diye tanımlar. Dinden dine göre kaderin, insanların hayatlarını ne kadar ve ne dereceye kadar biçimlendirdiği değişiyor. Özgür iradeye belirli bir ölçüye kadar yer veren dinler olduğu gibi, her şeyin kutsal bir güç tarafından belirlendiğini savunan dinler de var. Buna bir karşılık olarak insanların özgür olduğunu, yaptığımız iyi şeylerin de kötü şeylerin de bize bağlı olduğunu savunan insanlar da var. Peki insan gerçekten özgür mü? Tercihlerimiz tamamen bize bağlı mı?


İnsan doğduğu zaman belirli bir ahlak yapısının içinde nefesini alır. Belirli bir çevre yapısında yaşar. Her insanın etrafında bazı şeyleri desteklerken bazı şeylere de karşı çıkan bir çevre vardır. Çocuklukta insan neyin iyi veya kötü olduğunu bu ahlak yapısı ve bu çevrenin içerisinde öğrenir. Belirli bir düşünce olgunluğuna ulaşana kadar insanın düşüncelerini ve davranışlarını bu öğretiler şekillendirir. Bu noktadan sonra insan seçimler yapmaya başlar. Peki insanın bu seçimlerini özgürce yaptığını düşünebilir miyiz? Seçimlerini yaparken bastığı zeminin onun tercihi olduğunu savunabilir miyiz? Çocukluğundaki fikirlere sahip çıkması veya onları reddetmesi önemli değil. Önüne konulan iki yemek türünden birini seçen bir kişinin istediği yemeği yediğini söylemek mümkün müdür? Elinde sadece makarna olan birinin makarnayı seçerek pişirdiğini söyleyebilir miyiz? Hayatında hiç kivi yememiş birini kivinin tadını bilmediği için yadırgayabilir miyiz? Çocukluğunda sevgiyi acıyla özdeşleştirmiş bir insanı sevmeyi bilmediğini söyleyerek eleştirmek ne kadar doğru?


İnsan, büyüdükçe ve çevresi farklılaştıkça değişime uğrar. Peki bu değişim ne kadar onun elindedir? İnsanların hayatlarına onu alt üst eden insanlar girer, insanların hayatlarına onu onarıp eskisinden de daha güçlü yapan insanlar girer, peki insanlar bunu seçebilir mi? İnsan ilgi duyduğu şeyleri seçebilir mi? İnsan aşık olacağı insanı seçebilir mi? İnsan arkadaşlık yapacağı insanı seçebilir mi? Kiminle nerede, ne şartlarda karşılaşacağımızı, tanışacağımızı belirleyebiliyor muyuz? Reddettiğimiz şeyleri bile seçebiliyor muyuz? İsyan etme şeklimizi biz seçebiliyor muyuz? Bütün bu mekanizmalar çocukluğumuzdan, çevremizden bize kalan miraslar ise nasıl seçebiliriz? Başkaldırı silahlarını bile seçemeyen bir varlık özgürlükten bahsedebilir mi? Özgür irade yoksa insanlar neye göre cezalandırılabilir? Suçlu birisi hayatını seçemiyorsa yargılanabilir mi? Suç işleyen insanlar yargılanamazsa düzen nasıl sağlanır? Suçlulara çürük elma gibi davranarak sağlam elmalarla devam mı edilir? Toplumun yararı için özgür olmayan ve seçemeyen bir varlık cezalandırılıyorsa bireysellikten bahsedilebilir mi? Düzen insanı yaşatmak için varsa neden insanlar düzen için yaşamak ve gerekirse ölmek zorunda? Çoğunluğun iyiliği için yapılan her şey haklıysa yüzde elli bir kendi çıkarı için yüzde kırk dokuzu yok edebilir mi?


Seçemiyoruz hiçbir şeyi. Kalmayı da seçemiyoruz kaçmayı da. Bütün sorunlarımız, arzularımız, tutkularımız, acılarımız, nefretlerimiz ailemizin ve çevremizin bize bıraktığı ve reddetme şansımızın olmadığı bir miras. Seçemiyoruz. Özgür değiliz. Biz belirlemiyoruz. Bu mantıkla düşünüldüğünde gerekli faktörler belirlenip doğru bir matematik formülü ile geleceği tahmin etmek mümkün mü? Bütün şehvetlerimiz kimyasal bir reaksiyondan farksız mı? Sonu açıkça görülen ama bizim fark edemediğimiz bir olay örgüsü mü bütün bu olanlar?


Özgür olmadığını bilmek, insanı rahatsız eden bir düşünce. Fakat aynı zamanda insan şunu da fark ediyor ki gelecek nesillerin heykeltıraşları da bizleriz. Her nesil önceki neslin kölesi, gelecek neslinse yaratıcısı. Önemli olan bu prangalar ve bu güç ile ne yapıp neyi yapmayacağımız.