Sarardığını sanıyorsun bu dişlerin değil mi?

Ve izleri boynunda.

Acıyla anılmak istiyorsun eminim, başkaca gücün yok avcunda.

Son baskısıyım sanki hayatın.

Yemyeşil esen rüzgarla bağrıma, duruşumu bozmayacağım.

Hazzını kendin mi seçtin?

Kaygıyı evirip çevirmek, iyi hale getirmek

Benim zorunluluğum bu zindanda.

Özgür olduğumuzu sanıyoruz böylece.

Pejmürde yanılgılar rahminden bir çapak olarak fırlatıldık dünyaya.

- sana göre dünya, bana göresi yok-

Özgürce ağladığımızı mı sanıyorsun aptalca?

Yine de var böyle saplantılar,

Kendi hazzımla beraber seninkini de seçmek istemek,

Belki putların da üstünüdür şu ezik anlak.

Ama zorundayız kanamaya,

Adaletsiz zorunluluk, bu şiir zorunda

Yine de öldüğümde ağlayacaksın değil mi,

Özgür olmasan da.


İyi, yeterince iyiyse bu töreyle boğulmamın sebebi ne?

-anlak dedim, yok bazısında-

Beş parmağım vardı dört kaldı.

Biri sende.

Özgür olduğumuzu sanıyoruz böylece.

Tüm çekmeceleri açıyorum zihnimden,

Özgürlüğüm fışkırıyor kabararak, yararak çatlakları.

Ya da sanıyorum öyle.

Sanrının öz evladıysa benim neşterim,

Gözümün damarına kadar keseceğim bengiyle.

Sen benim çeyreğimden çok fazlasın.

Çünkü seviştik.

Çünkü sanrımla seni sevdim.

Hazzımı ben seçmedim.

Artık sararmayacak dişler.

Böylece özgürsüzlük diyorum bu kekreye.

Yine de ağlayacaksın değil mi?

Öldüğümde.


-ağlayacaksın, özgürsüzce-