Titriyordum. Tüylerimde hafif bir sancı hissettim, ilk olarak. Günebakan misali yavaşça başlarını kaldırdılar. Belli belirsiz kendimden geçtim sanki. Titredim tekrar. Bedenimde kavrulan hislerin sessiz bereketini emmiştim sanki. Bir damla sızdı dudaklarımdan, ayyaş gibi hissettim kendimi. Çağıldayan bir rüzgar vurdu çehreme. Titredim usulca. Titrek bir nefes çektim ciğerlerime. Saçlarım ihtiraslarına yenik düşmüş bir kadın gibi dokundu göz kapaklarıma. Huylanan kirpiklerim bir o yana, bir bu yana kaçıştı ya da kaçabileceklerini sandılar... Rüzgar çelme takınca burnuma devrildiler. Burnumu, domuz burnu diye adlandırabileceğimiz şekilde kıvırdım. Feryat ederek yanaklarıma sürttüler bedenlerini. Özlemin tahrik ettiği bedenim titredi. Kaşlarım hafifçe belini büktü, doğum sancısıydı bu sanki. Gözlerim serin rüzgara inat kor gibi titriyordu. Elimde tuttuğum kupanın kulpu elimi acıttı. Buhar kirpik diplerimi nemlendirdi. Devirse miydim orda bilemedim, yağmurları. Kalçamı balkonun korkuluklarına dayadım. Titredim içten içe hep yaptığım gibi. Düşsem ölür müydüm ki? Kalbim tango yaparken beline sürten hisler gibi... Yalpalayan bedenim gibi sanki. Ellerimi volanlı eteğime sürttüm, biraz daha sürtsem özlem alev alır mıydı? Bilemedim. Titredim ve süründü kelimeler dilimde. Sürçtü dilim, kelimeler olmayan Adem elmama dokundu sanki. Gözlerimi açtım. Ne zaman kapatmıştım ki zaten? Emin olamadım. Aya baktım ve kendimi aşağıya bıraktım ya da ben öyle sandım.