Avucunun içinde bembeyaz bir ten
Üstü nasırlı tabii
Akşam ezanında çağırıldığım
O güzelim ay ışığının arkadaşı
Saçlarının altında ne gizliyordun?
Salkım salkım dökülemeyen ömrüne
Neleri sığdırmayı düşünüyordun?
Toz toprak burnuna dolduğunda
Söylesene, bizleri anımsıyor muydun?
Biri ötekine paralel olmayan
İki taş arasında bir çukurda
Bir damla suya muhtaçsın
Yerini bile bilmiyorum, biliyorum, dargınsın
Son duyduğun ses umarım o şarkıdır!
Taş değil de tahtada yazılı numarada
Seni anmayı özlemek belki de bir masaldır.
Somurtmayı bile beceremedin ki sevinesin
Bir parçan nerede?
Ben okuldaki günlerimizde bıraktığını yeğledim
Pişmanlık ve hayıflanmaların bahçesinde
Sıcak bir çay içerken elleri ısıtmakmış
Ölüm dediğin.
Hem bekleyip hem de beklemediğin
O mükemmel vedanın en güzel şarkısıymış
Bilmiyordum,
Seni göremeyinceye kadar kendimi
Hiç anlamıyordum, susayamıyordum.
İnce ince baktığın o boşluklarda olmalıydım
Ne istediğini neden anlamalıydım ki?
Bilseydim de seni uyandıramazdım
Sabahın dördünde seni bir daha göremeyeceğimi
Asla anlayamazdım.
Yerini bilmiyorum ama geleceğim bir gün
Sana eskilerden söz edeceğim bir gün
Sevgili Ferhan! Seni daha az hatırlayana dek
Biri diğerine denk olmayan tahtaların arasında
Bir gün kavuşunca yarım bıraktığın anılarla
Seni anlatan şarkıları dinleyeceğim
Özür dilerim, ben sana yetişemeyeceğim!