Şimdi bu bitti ya...

Başlamamış her şey geç kalır bana inat.

Benim zamanım yok. Ölü bir yaprağın anıları benim tarihime tecavüz ediyor.

Tüm bildiklerim muamma, tüm inançlarım batıl, tüm önyargılarım güdük kalıyor.

Sevişilen toprak olmak isterken ölü toprağı oluyorum.

Uzay gemim su kaynatıyor! 

Güç kalkanlarımda enerji yok.

Mike Tyson ile kavga ediyorum ve kollarım doğuştan sakat...

Güneş enerjisiyle çalışıyorum ama samanyolunda bile değilim.

Sigarayı bırakıp eroine başlıyorum. 

Araba satın alıp kör olduğumu fark ediyorum.

Önyargılarım değil atomun çekirdeği ay çekirdeğinden bile kolay parçalanıyor.

Yaşanmamış anılarla avunuyorum.

Seni göreceğim günün sabahı acil bir iş için Dublin'e gitmem gerekiyor ve Dublin'e gitmenin en pratik yolu bisiklet...

İçimde her an Pakistan'la Şili savaşacakmış gibi bir his var. 

Zeki, çevik ve ahlaklı olanlara gıpta ile bakıyorum.

Hiçbir zaman gidiş-dönüş bilet alacak kadar güvenemiyorum kendime.

Tutarsızım... ölüyüm... rüzgardan korkuyorum.

Toprağa düşemeyen ölü bir yaprağım.

Olmayan ağacın en yüksek dalındayım ve yükseklik korkum var.

Sevişmek için soyunuyorum, cinsel organım gitmiş.

Sen ölüsün.

Sen yoksun.

Ben sıkıntılıyım; ölü bir yaprağı yaşıyormuşçasına sevmek istiyorum.

Aşka inanmıyorum, teslim oluyorum.

Beyaz bayrak çekiyorum.

Havlu atıyorum, pes ediyorum!

Pardon, kimse var mı?




Bir zifiri karanlıkta, bir de çok parlak aydınlıkta göremem.

Sen hangisisin bilemiyorum...

Omuzumda taşıdığım güneş?

İçimde büyüyen zifiri karanlık?

Ölü yaprak?

Sen de hissediyor musun?

Bak bugün kararsızların, sıkıntıların, evden çıkmadan önce mutlaka kaza geçirenlerin bayramı.

Bugün kesilmedik ağaç, dökülmedik yaprak kalmayacak.

Hesaplar kapanıyor.

Karıncalar, filler, balinalar, larvalar dövüşecek.

Ben kendimle...