Ne o elindeki Bana doğru? Yurdu mu yoksa bir tilkinin

Gözlerinden gibi sivri camdan, Bana çöller mi anlatacaksın


Havandaki ne, Sen ne geldin de ben Neye hazır mıyım Yine

Ne o, tuttuğun? Karanlık mı frensiz geceden

Gölgemi sezdiğim, Akıl emanet ettiğim balkonlu Aydan

Tüter durur gibi miymiş boş odada

Hastalıktan birinin yaptığı O his kokulu şamdan?

Bana Ne diyorsa desin, söyleme, dinle

Burrdasın, tamam Ne getirdin yeni Deli gözünden

Boşluğun ilk adım öğretisinden Tenhanın ezen dehasından

Tuzakları iyice görmekten uzakları göremiyorum

Falan safsatasından, Konuş

Ve dünü kocamanlaştıracaksan sus şimdi

Çıldırma mı sazı bu erkenci çağrının, Siktir, Kalsın

Bırak onu elinden


Anlamıyorum karartını

İstiklal'de bir öğlen mi bu, Yoksa sen misin o köşeye benzeyen

Ensendeki duran, o ne, Ne anlayayım bundan

Boynundaki ne, Yaralı mısın yoksa kendini mi taklittesin

Kaçtığın "hangi" seni durduruyor burda

Yine Kadıköy'de ve kendinden çok etrafta gibisin

Yani ne diyorsun

Şu yokuştan birazdan geçecek koku, Onun bir anahtarı mı var

Derime doğru neyi genişletecekmiş Evsizliğe alışmak gibi bi kadın

Saçları seyrek mi Hayatımdan geçecek mi Yalan mı birazdan söyleyecekleri

Nefret mi sazı bu erkenci çağrının, Siktir, Kalsın

Bırak onu elinden


Yalan ki

Ben hangi dili bilmiyormuşum Getir

Neymiş benim aksime yazılmış O kitap

Hangi karanlığı görmüşüm de içime biriktirmemişim

Hissetmekte neyin ikincisi olmuşum Getir

Hocası kimmiş bu yaşayan ağrının Gör ben ona neler öğretmişim

Hem ne dedin sen

Motorlarla mı indiler dağlardan, gündüz vakti mi

Ellerinde silahlar mıydı, Kara mıydı yüzleri Bin yıllık

Palmira'yı mı kırdılar uzağa benzer baltalarla

Ve gölgesi mi şimdi o yıkılan ilk biti fark edilmemiş çocuğun

Bahsettiğin Cesetken bile bulunamayan biri mi Ne?

Ölüm mü sazı bu erkenci çağrının, Siktir, Kalsın

Bırak onu elinden


Yalan ki

Ben neyi çürüterek bitirmişim de Temiz neye leke olmuşum Ne zaman?

Hangi halinden memnun duvara yıkıl artık yazmışım?

Peşimdeki boşluğu bana değil

Onu içinden çıktığım evlere soracaksın

Sokaklar beni unutmuş, on üç günde bir gibiymişim falan

Kafamda tartışmalar kazanmalıymışım acı çekmemek için Yaani?

Savaşlar hatırlıyormuşum köpekleri severken bile Eeee

Kimseyi üzmemek için kimseyi üzmüyormuşum Bak sen

Yani ne diyorsun

Ne yazsam fazlası başıma geliyor diye tam burda

İçimdeki gecenin aksine mi olacakmışım

Bir iki kediyi manipüle etmişim diye Kim

Polis kameralarına haklı gülmüşüm diye

Denize bakıp Filistin hatırlamışım diye

Düşmanın da özgün olanını severim ya da

Dünyanın bütün cesurları duygusaldır demişim diye

Yaşamı nefretten önde tutmuşum diye Kim?

Adıma kahrolsun içerikli tweetler atmış?

Bu oldukça banel


II.

Dolaylama istemez

Buradalığın oradan kaçtığındır, Görüyorum

Ve bir yukarıdan inerek diyorum ki

Sana gösterecek şeylerim dünümde münümde kaldı

Cahilim evet, Meşhurdur gölgemle boksum

Giderim ve dönerim Çelişir öğrenirim

Ve yine de inanamam Bana yıkıl diyen şeylere

Cayarım habire şundan bundan Yani

Hala ölmemiş olmaya şaşkın Ben

Dünyanın zehrine kadar tutkun Ben

İçimdeki dinlerim, Binlerce kişim, Doğsun da doğsun, Amaaaan

Tanıyorum getirdiğin o dünü Ve o apaçık: sanmak

İstiyor ki adımı boğsun, Tanımım şüphe olsun

Ya ben bu saatten sonra gölgemi ne ölçeceğim

Her senin kapın var diyene ne gel diyeceğim

Çoktan aza doğru giden bir trenmişim Meğer

Makinistim ölmüş de raydan çıkmadan

Haber değeri taşımamışım

Bu saatten sonra yanana ben

İçimdeki hangi suyu yetiştireceğim

Dünyaları dinlemiş de kendini seslenmemiş Ben

Simsiyahken kime ne renk üfüreceğim

Hatırlamak mı sazı bu erkenci çağrının, Siktir, Kalsın

Bırak onu elinden


Yani diyorsun dünyadayız ve

Artık burada kuralları çok kötüye yor

Yani diyorsun ki Bunu, bana inanmazsan git

Besim Tibuk'a veya Palmira'ya sor


Saçma.

Hiçbir şiirinde böyle şeyler yapma



Not: "Deli göz" bir Nilgün Marmara söylevidir.