Zaman, saçlarından süzülüp evrene karışacak gibiydi. Bembeyaz elbisesinin altındaki vücudu bir yılan gibi kıvrılıp kasılıyordu. Gözlerinin derinlerinde gezinen masmavi bir ruh vardı, görüyordum. Anonim bir tablonun ünlü bir eserine benziyordu; Herkesin bakınca aşık olduğu, fakat önünden öylece geçip gittiği bir şaheser… Yalanları, bencillikleri, her gece onu rahatsız eden sancıları vardı. Bir mıh gibi yüreğinin tam orta yerine saplanırlardı. Çok az konuşur, çok az gülerdi, oysaki ne güzeldi dişleri… Derinlerinde uyuyan o masum çocuğu yağmurlu bir gecede ansızın boğarak öldürmüştü. Teni bir katile ait olamayacak kadar sıcaktı. Önümden öylece geçip gitti, ressamını merak ettiğim çok güzel bir tabloydu, onu tüm iliklerime kadar tanımak istedim. Hiç okunmamış masallar okumak, hiç yazılmamış şiirler yazmak istedim. Fakat gözleri gözlerime değmeden öylece geçip gitti, geriye sadece papatya kokusu kaldı.