gövdemdeki ormana inan

suyun içindeki kibrit çöpü artık yok olmuş demektir

tarihe geçen istasyonlardan bahsediyorum burada

elbette benzin değil

konumuz benzi atmış trenlerdir


tuhaf ithamlar bunlar

fakat sizinle sanki şiirin damağında aft'lar artıyor

bir kanserliği var peltekliğinizin

leşler bile kokusundan vazgeçiyor

ayrılık desen kronik bir yığın safsata

yalnızlığınıza baksak belgelerle bile inandıramazsınız kimseyi

hepiniz sırada bekliyorsunuz

hepimiz öyleyiz

tırnaklarımın arasına sıkışmış etiniz gibi samimiyetiniz

size kefil olmak bile kendi kendini parçalamanın en ahmak halidir


viskimin içersine sadece bir kaç kibar dize bırakın lütfen


kırgın uyuyan bir dinazor

cam kenarı bir surat

son denizin sponsoru rüzgar

tanrının zimmettine geçiyoruz

bakışlarım yabancı dil bilmiyor

sesinde boğuluyor melekler sus

üstümde hileler deniyor gök

kanımı siliyor ağzından ruh

huysuzlanıyor binlerce kuş


ters dönmüş rampalar

dizlerimde razı geldiğim bir çift sancı

heykellerin hepsi nemrut

sen taptığım en şahane haklı

bu gecenin tek uslu zehridir sabah

kuru kafalar

metronomu kayık damlayan bir musluk

o içindeki hummalı taşkınlıklar

üstüne yekpare uzandığın efkarı bir şarkının

malum rezaletler

yobazlar avutan yazgı avuntuları


kelimelerin avuçlarıyla kavrayıp kafanı zorla içine soktuğu o uslu medcezir

bu hikaye bambaşka bir yalan

hayranlıkla müptezellik arası bir dava

zerk ve zevk

kusur ve şaşa

temas ve müsamaha

cinsel ve istila

imha ve iddia

kibir ve sonsuz

çocuk ve şarap

muhteşem ve kurdeşen

hıçkırık ve sfenksler

yumruk ve inanç

yumruk ve yatak

yumruk ve sarhoş

yumruk ve söz

yumruk ve hece

yumruk ve zaman


birgün tarlamda toplu cesetlerinizi bulmuşlar

inanın bu duruma tek celsede inandım



Aykut Akgül