"Hay p*çin fırlattığı, ne cehenneme kayboldu şimdi bu!"
Adam, diline gelen siniri yüzünde de cömertçe taşıyordu. Gerilmiş dudakları, sararmış dişlerini ayyuka çıkarmış, göz çevrelerindeki katlanmalar belirginleşmişti. Şuursuzca sülalesine sövdüğü kızı, bakkalın merdivenine oturup suratlarına kadar yedirdikleri gofretle haşır neşir çocuklara sordu. Hep bir baştan kafa sallayan çocuklar adamı iyice sinirlendirmişti. Çocukların bilgisizliğine homurdanan adam elindeki gofreti onlardan birine vermek istedi ama diğerlerinin de tekrardan gofret istemesinden çekinerek vazgeçti. Etrafına herhangi başka bir çocuk var mı diye göz gezdirirken, gofretini bitirip dudaklarını sıyırdıktan sonra parmağını emen çocuklardan biri, ucu çikolataya bulanmış işaret parmağıyla bir yeri işaret ederek "Oraya gitti, gördüm ben" diyince, adam rahatlamıştı. Çocuğun gösterdiği yer bir sokak başını işaret ediyordu. Adam, aceleci adımlarla sokağın başına yürüdü ancak sokağın sonuna kadar halı çırpan bir kadından başka kimse yoktu. Kızın orada olmamasına küfürler ederken elinde gofreti çocuklara doğru fırlatıp evine gitmek istediyse de köylü inadı işte şu anda baş göstermişti.
Sokağın ortasında penceresinden halı çırpan kadına yöneldi.
-Abla, kolay gelsin. Buradan geçen bi kız gördün mü?
+Ne zaman geçti?
-İşte, şimdi, az önce.
+Bilmem, nasıl bir kızdı ki?
-Küçük bi kız. Sümüklü bi kız işte.
+Kardeş, sana zahmet şu yerdeki sopayı uzatabilcem mi. Az önce sopayla dövüyodum halıyı da elimden düştü.
-Abla, vereyim vereyim de kızı diyorum, gördün mü?
+Sen hele sopayı ver, o zaman söylerim.
Adam, dudaklarıyla kadının sülalesini sünnetleyip sopayı uzattı.
-Al madem. Nereye gitti kız?
+Ne yapacaksın ki sen küçük kızı, neyin olur?
Adam, iyice sinirlendi. Kadın daha fazla soru sormasın diye yalana başvurdu. Elindeki gofreti göstererek;
-Yeğenim olur. Kaşla göz arasında kayboldu. Bakkala çikolata almaya gittim, dışarı vardığımda yoktu. Yahu abla! Gördün mü görmedin mi?
+Şu öteye gitti, o ağaçtan tarafa döndü, sopam düştü tam, sonrasını görmedim.
-Sağ ol, Allah razı olsun.
Adam, zor bela kadının ağzından aldığı bilgiyi kendi siniriyle yoğurarak yoluna devam etti. Kadının belirttiği ağacın altına geldiğinde etrafına göz attı ancak kızı yine göremedi. Ağacı arkasına alıp yolda yürümeye koyuldu. Birkaç yüz metre gittikten sonra köy çeşmesinin başına gelen adam etraftaki birkaç kadın ve çocuğu görünce kızı ayırt etmeye çalıştı. Birkaç saniye baktıktan sonra çocukların hepsinin erkek olduğunu görünce çeşme başındaki kadınlara sormaktan başka çaresi kalmadı.
-Kolay gelsin ablalar.
+Sağ olasın kardeş. Sen şey değil misin. Heh! Sungurlar'dan şey. Bilemedim adını kusura bakma kardeş.
-Doğru dedin abla, Sungurlar'danım.
+Su mu lazımdı kardeş, gel.
-Yok abla, şey soracaktım ben. Küçük bi kız geçti mi burdan az önce.
+Kız mı? Nasıl bi kız, valla yüz tane geçti hangi biri ki?
-Şey, pembe kazağı vardı.
+Hanımlar! Pembe kazaklı kızı gördünüz mü he?
Kadınlardan biri;
-Sanki biri demin bizim çocuklarla oynuyordu ama. Kız! Şu sabunu uzatıver.
+Demi demi. Bende gördüm sanki. Şşşt Memo, gel bakim bi.
Kadın, çocuğunu yanına çağırıp onunla konuştuktan sonra adama dönerek; "Ha şu tepeyi geçmiş az öncelerde. Bizim çocuklar oyuna çağırmış da gelmemiş." Dedi.
Adam, biraz ilerideki tepeye sinir küplerinin üzerinde yollandı. Soğuk hava ceketini savunmasız bırakınca küçük kızın üzerine sadece kazağı giydiği aklına geldi. Biraz daha zihnini zorlayınca altında dizleri yırtık pembe pijama ve aynı renkteki terlikleriyle zinhninde iyice resmedilmişti. Tepenin başına geldiğinde köyden uzaklaştığının farkına vardı. Köylü inadı, üşüyen vücudunu altındaki içliğe rağmen koruyamadığı için kıza karşı bir acıma duygusu yeşertmişti. Tepeyi inmeye koyulduğunda birbirine uzak sıralanmış evleri görünce bunlardan birine gidebileceğini düşünüp yoluna devam etti. Uzakta gözüne ilk çarpan evin bahçesinde el testeresi ile odun kesen adamı görüp yanaştı.