bir geyiğin boynuzları ile benim tırnaklarım arasındaki fark nedir?

aynı maddeden yapılmış kalplerimiz neden farklı çarparlar?

bir şiir yazmaya nereden başlanır

ve konu ifade etmeye geldiğinde benim kalbim neden dilsiz bir adam rolünü oynar?

silkeliyorum düşüncelerimi

yeniden başlıyorum şiirime

pencere önündeki duvarları yıkar gibi.

yalanlarıma hazırlıyorum kendimi

eski çağlar gibi kokan bir tinsellikle.

suni bir ruh taşıyorum üstümde

benden bizi çıkarınca hiçbir anlama gelmeyen bir ruh

biz yani ben ve süvarilerim

yani kaçırdığım tilkilerim benim.

büyülenerek baktığın o eşsiz portrenin gizli kahramanları

sıra bana geldiğinde kasvete boğulmuş bir resim çizmekle yetiniyorlar.

çürüyen ruhumu kurtarmaya yetmiyor bize dayatılanlar

olmuyor , pencereleri de kırmak istiyorum

hangi pencereden baksam koca bir hiçlik selamlıyor bizi.


yaşamın saçlarını örüyorum sıkıca

hapsolsun diye acılar.

suyun aktığı yöne dönüyorum yüzümü.

ruhum elsiz ve dingin

kel bir ağacı anımsatıyorum görüldüğümde

yapraksız bir bahçe derken de kast edilen ben miyim?

deniyorlar bulmak için nedenlerimi

açığa çıkarmıyorum sırrımı

gözlerini bir kenara bıraksın diye insanlar

beni ancak çıplak bir yüzle bakanlar görebilir.

bir azizin eteklerine tutunmuş ellerim ben

merhamet!

merhamete ancak kalbinde merdiven taşıyanlar ulaşabilir.