kuşanıyorum maskemi,

sana vedanın kıyısına ulaştım sonunda.

ah bin gece atlattım ve belki atlantik'i bile doldurur akıttığım gözyaşları.


sana sımsıkı inanarak başladığım bu yolu

şimdi bu günlüğe gömüp her sabah aldığım nefesle yok etmeli.

seni sevmiş miydim?

yoksa sen de bir ilacın yan etkisi misin yalnızca


ilaçlar aldım,

sana bunu burada mı anlatmalı?

yoksa seni gömdüğüm sandıktan çıkarmalı ve karşı karşıya mı konuşmalı.


yine de kalan olmayı seviyorum,

çünkü yollar hep tıklım tıklım ve belirsiz kimin kalbe keskin bir bıçağı ne zaman saplayacağı.

ben seni burada yine bekleyeyim en iyisi

beklemek sığınağım değil mi artık?


acıyı pembeye boyadım, bayramlık ruj gibi süsledim onunla dudaklarımı,

kaldığım yerden memnunum aslında,

artık geceleri sımsıkı kapadığım kapından rüzgar bile girmeye başladı.


sen döndüğünde

-ki bilmiyorum yokluğunu daha mı çok seviyorum artık-

ben burada yine bir deftere kendimi sıkıştırmaya çalışırken çıkacağım karşına.


kendimi yine yazı yaptım

canımın yarasını, ayrılığı ve seni kelimelere hapsettim,

çünkü böylesi kolay.

böyle olunca sanki sen de biraz daha insanlaşıyorsun.


gülümsüyorsun bazen

dönüyorsun,

bir bardak su bile içiyorsun,

ne çok yol gittin çünkü!


sana bir damla su vermeyi isterdim yolunun kıyısına yerleşip

benden gidiyorsun kabul

ama bir bardak suyumu da mı içmezsin?


tamam kabul,

uğradığın yer olayım bari.

soluklandığın bir durak.


ama orada dur bir

ben sanki istiyor muyum dönmeni

-belki de yan etkisin yalnızca-

prospektüste dibe yerleşmiş minik bir yazı.