Deliliğe meyil insan ruhunun derinliklerinde var. Ruhumuz katman katman; acı, hüzün, neşe ve bilumum duygunun en altında kalmış, orada ezilmiş, artık unuttuğumuz ama onun bizi unutmadığı duygudur delilik. Evet, o bizi unutmadı. Ve kendi unutulmuşluğunun acısını onun farkında olmayanlardan fena çıkarıyor. Bir adam vardı mahallemizde, evi olduğu halde çoğunlukla dışarıda uyurdu. Gecenin kör vakti bağıra bağıra şarkı söylerdi, bazen kuytu bir köşeye ya da arabanın arkasına saklanır, birden yerinden fırlayarak geçenlerin aklını çıkarırdı korkudan. Velhasıl insanların 'deli' dediklerindendi. Bir gün sokak kedilerine yemek dökülen yerde bir yerlerden mum bulup getirmiş. Yakmış onları, kediler mum ışığında yemek yesinler diye. "Abi", dedim, "Yaptığın iş mi? Gündüz vakti mum mu yakılır, hava kararınca daha güzel olur." O da bana hak verdi. Bunu duyan komşu garip garip baktı bana, "vah vah seni de kaybettik" bakışıydı o. Ama ne belli benim kaybolduğum? Belki de kendimi buldum.


Saçmalıklar istiyor canım, uyumsuzluklar istiyor. Her zaman usturuplu hareket edilmesi tembihlenmiş, akıllı uslu davranmaya kodlanmış bünye isyan ediyor artık, 'Yeter, sıra bende!' diyor. Sessizce otururken bir anda Whitney Houston gibi 'endaaaaaaiiyaaa' diye bağıra dans ede dolaşmak istiyorum evin içinde. Ya da sokakta yürürken Erik Dalı oynamak istiyorum, seke seke yürümek istiyorum. Böyle yaptığım için insanlar bana acayip acayip bakmasın istiyorum, 'sen bir tuhafsın' demesin artık bana kimse.


Bu salmışlığın verdiği özgürlük duygusu beni nirvanaya ulaştıran. Kafamın içindeki o güzel, o deli beynim kalbimle bir olup istediğini yaptıkça özgürleşiyor, özgürleştikçe mutlu oluyorum. Hafif hissediyorum. Kim demiş pudingle çay içilmez? İstiyorsan dondurmayla bile içilir! Mutluluğun formülü şudur: Bir kaşık pudingi yersin, üstüne ağzındaki fazla tadı alması için çay içersin ve sulu boyandan maviyi biraz sulandırıp kağıdınla birlikte ruhunu da maviye boyarsın. İşte bu kadar!


İnsanların çoğu delirmekten korkuyor. Bense bir parça deliliğin kimseye zarar vermeyeceğini düşünüyorum. Asıl bu kadar çok stres, bu kadar çok her şeyi kafaya takma insanları mahvedecek. Ben akışa bıraktım artık kendimi. Tekerim patlamış, arabam yokuş aşağı. Açıyorum radyoyu son ses, bağıra bağıra söylüyorum şarkıyı. Eee ne yapalım, sonum olacaksa eğer, böyle de keyifli olsun.