kendini gerçekleştiren kehanetmiş.

ben durdum öylece bilmem kaç yaşında,

pencere önünde elimde bir kaç yılgın kelimeyle

sonra iç çürüten bir şeyler oldu

sağa sola bakınıyordum ve bilmeden,

içimin sonradan çatlayacak kıvrımlarına.

yağmurluydu, hep annem kadar yağmurluydu.

şaşıp kalınacak anlamların hammalığına,

gücü yoktu sözlerimin.

her gün biraz daha işe yaramamı bekleyen babama

anlatamadım; devrin geçip yağmalanışımı

ilk ayette ısrar edildim,

okuyup ıskaladım dünyanın rahmindeki bir yarını

neresindeyim biliyorum

ve tek bir cevabın kaç soruyu bertaraf edişini

bir torba dolusu ilaç, bir ömür nedir anlıyorum

ne olsun daha, artık sırtlanıp kaybolacak yaştayım,

babamdan arta kalan yenilgileri


kelimelerin kafamda uçuşup duruşu,

ellerimin aşktan başka şeylere mecbur edilişi;

her şey onulmaz bir yaranın ayan beyan görünen kabuğu,

adını anmak dahi istemediğim, tarih öncesi icadın çektirdiği...


kayboluyorum, ne bir iz ne bir harf bırakarak

kabul ve aklettim, daha iyisi yakışmayacak

şimdi adım,

bir yüz ekşiliğidir belki, belki eyvah