Artık insanlığın yaşamadığı bu izbe yere yüreğimin karanlık dehlizlerini aşarak geldim. Yaşamak için değil ölmeye geldim. Sana geldim. Sen ise varla yok arasıydın. Göreceliydin. Her şeydin ve hiçtin.
Buraya ölmeye geldim çünkü burası kopuşlar, kayıplar, haksızlıklar alemidir. Burada yaşanan ne varsa zihninde müphem bir hatıra olmaktan çıkıp ete kemiğe bürünür, utanç duyarsın. Bulantı, kemiklerinin sarı iliğine varıncaya dek ince ince işler bedenine. Yüreğine varan o derin sızı öylesine şiddetlenir ki yaşamaya vakit bulamazsın. Buralarda uyunmaz, o masum kadınların çığlıkları kulağını çınlatır. Su bile içemezsin, kazanlarda insan eti kaynatılan zamanlar gelir aklına, miden bulanır. Geceleri yürünmez buralarda. Seni lanetlemek için tepelerde dolaşan cadılardan dolayı değil onların kanıyla sulanmış toprak ayaklarını yakacağı için.
İşte cehennem burasıydı, bu topraklardaydı. Cehennem başka insanlardı. Kutsal metnin yiyip bitirip tüketen, sönmeyen o ateşi ise seni diri diri yakan o alevlerdeydi. Aradaki fark yaptıklarının sonucu bedeninde bir ur gibi beliren günahlarının bedelini ödemek için buraya gelmemiş oluşun ve tanrı tarafından değil iki ayaklı şeytanlar tarafından yargılanışındı. Lilith'in kanlı rahminden bu gerçekliğe düştün. Ağladın. Belki de anladın. Cehennemin yakıcı sıcaklığını duyumsadın ve sana nefes olan o rahmin ılıklığını özledin.
Lilith'den sana kalan mirasının, cüretkarlığının farkına varan; böylesine ödlek ama bir o kadar da küstah şeytancıkların içinde bu bedbaht sonun kaçınılmazlığını hissediyor muydun? Bunu hissettiysen dahi bu hissin doğurduğu korkunun zihninin siyah damarlarında yüzmesine hiç izin vermedin. Hiç dillendirmedin de bunu ama ben cesurluğuna gıpta edecek kadar iyi tanıyordum seni.
Aciz olan sen değildin. Aciz olan ağızlarının suları aka aka senin canını yakmayı dört gözle bekleyen bu şeytancıklardı. Söyle bana çok canın yandı mı? Geçen birkaç dakikanın her salisesinde oluk oluk teninden iç organlarına akan o acıyı duyumsadın mı? Senin kandan, lenfadan, etten sıyrılışını izledim. Çığlıkların kulaklarımı sağır etti. Kimseyi duyamaz oldum o günden sonra. Ama biliyorum ki ölürken bile bir an olsun pişman olmadın. Kadınlığından ne kadar nefret ettilerse sen bir o kadar gurur duydun. Bu nefretle harladıkları ateşi büyük bir şehvetle karşıladın.
Canımı yak isterdim. Canımı yak ki yüreğine doluşan acılar biraz olsun hafiflesin. Kanım kanına karışsın isterdim ki şaşıp kaldığım cesaretinden bir parça da bana geçsin. Çünkü o kadar güçsüzdüm ki altından kalkarım dediğim ne varsa altında kalırdım. Kemiklerim tek tek kırılırdı. Sen buradan yitip gittikten sonra yarım kaldım. Bu hayatın boğazına takıldım. Beni ne yutuyor ne kusuyor.
Eskiden zihnimde açan o beyaz anemonları yabani otlar kapladı. Artık seçilmiyorlar. Kendime yabancılaşıyorum ve aynalardan kaçıyorum.
Yıllar geçti ve seni yutan bu cehennem sırtıma bindi. Kambur ve çirkin kaldım. Tiksinti ve nefret dolu başımı öne eğdim ve hayatımda yapabildiğim tek cesur şeyi yaptım. Ölümün kıyısında hırıltılı inlemelerimin eşliğinde son kalan enerjimi harcayarak yokluğunun açmış olduğu ve ruhumun tam ortasında bulunan bu oyuğa yerleştirdim sırtımdaki cehennemi. Daha çok yaksın istedim. O kadar çok acısın ki canım, ta ki acımayana kadar. Tıpkı senin gibi...
İdal
2023-01-27T19:19:45+03:00Çok teşekkür ederim🌸
Jean Valjean
2023-01-27T18:13:51+03:00Üslubunuzu sevdim. Yenilerini de bekliyor olacağım.
Tuana
2023-01-27T18:11:58+03:00Kaleminize saglik💚