Var olma sancısıyla uzatıldım babamın kurumuş avuçları arasına 

Postuma bebek dediler içine üflenen bendim 

Bir fidan dikti babam yıllanmış toprağa 

Ömür ise başımızda bekleyen gardiyanlardan birisi 

Yolculuk başladı artık dışarı açılan ilk kapıdan 

Hangi yörenin yiğidi dönebilmişse o kapıdan geri 

Gözlerim onu aramakla meşgul 

Yaşım ilerledi genç koydular adımı terleyen bıyıklarım 

Ve içinde püskürmeye hazır volkan gibi yine ben varım 

Babamın diktiği fidan dallanıp arşa yükselmekle meşgul 

Geçtiğim ilk kapıdan beri dudaklarımdaki tuzu küfürle siliyorum 

Bıyık ve parmak uçlarımı ısırarak parçalarken 

Olabildiğince göz kestirdim babamın diktiği fidana

Elimde balta, boynumda zincir, düşüncemde mahvetmek mesela 

Uzak sandığım geçilmesi gereken o son kapı meğer ne kadar yakın 

Daha ihtiyarlamadan vardım ona, şahidiyim ardındaki diğer yaşamın