Efendi: Gidiyorum Rogor, kendine iyi bak.
Rogor: Nereye efendim?
Efendi: Huzura, saadete, mutluluğa... Ne diye adlandırır insanlar bilmiyorum ama ben gidiyorum Rogor.
Rogor: Ben de mi olmayacağım efendim, beni de mi bırakacaksınız?
Efendi: Her şeyi Rogor. Kağıdımı da mürekkebimi de ardımda bırakıp gideceğim.
Rogor: Ben gelirim efendim. Bırakın herkes gitsin, ben sizin bir parçanızım. Her ne kadar düşman olduğumuzu söyleseniz de...
Efendi: Rogor! Yalnız gideceğim.
Rogor: Peki de efendim nereden çıktı bu gitmek?
Efendi: Hani daha önceki sohbetimizde de dedim ya sana bazı şeyler olması gerekir ve bize düşen sadece olması gerekeni oldurmak. Şu anda gitmem gerekiyor ve gideceğim.
Rogor: Ama efendim sizsiz ben düşünemiyorum.
Efendi: Unutma Rogor, her zaman herkes yanında olmak zorunda değil. Mesela çocukken bilyelerim çalındı ve kavga etmek zorunda kaldım. Benden çok daha güçlüydüler ama o an kavga etmem gerekiyordu ki ettim de. Her ne kadar güçlü olan arkadaşlarım, abilerim olsa da orada tektim. O an onları suçlayamazdım onlar yanımda değildi, çünkü herkesin kendi hayatı var. Sürekli benim başıma bir şeyler gelmesin diye hazırda bekleyemezler. Belki haberleri olsa intikamımı da alırlardı ama ben o an olanları sadece orada yaşadım ve bitti. Yani Rogor, olması gerekenler olur ve kimse bunu görmeyebilir.
Rogor: Suçlu değiller mi efendim? Küçük bir çocuk ve o kadar bilye ile sokakta tek başına bırakmak hata değil mi, bence onlar hatalılar.
Efendi: Rogor, anlamıyorsun. Dur bak başka bir anımı daha sana anlatayım. Çok küçüktüm ve sevgiyle içim yanıp tutuşuyordu. Annemin doğum günüydü ve sürpriz yapmak istiyordum. O yüzden bir işte çalışmaya karar vermiştim ne de olsa yaz tatiliydi ve bu bir fırsattı. Aileme çalışma kararımı söylediğim zaman karşı çıktılar. Onlara göre çok küçüktüm ama benim neden çalışmak istediğimi sormadılar çünkü onlar bütün maddi ihtiyacımda yanımdaydılar. Bu onların beni görmedikleri birinci kısım. Daha sonrasında ise onlara söylemeden çalışmaya başladım. Hediye paramı kazandığımda zaten işten çıkacaktım. Uzatmayalım, hediye paramı kazanmıştım hatta pasta parası dahi çıkmıştı. Pastamı ve hediyemi alıp heyecanla eve koşarak geldim. Daha sonrasında hediyemi ve pastayı saklayarak eve girdim. Ailem paramın nerede olduğunu sorduğu zaman harcadığımı söyledim. O anda birden gerildiler ve kızmaya, bağırmaya başladılar. Onlara pastayı ve hediyeyi getirince donup kaldılar. Bu onların beni görmediği ikinci kısım. Kimse bana gerçekten ne yaptığımı sormadan ilk yanıtta azarladılar fakat işin aslının böyle olmadığını öğrendikleri zaman pişman oldular. Bazı olaylar böyledir, Rogor. Sen bir şeyler için çabalarsın ve ilk olarak çaban onlara saçma gelir sonrasında da bu çabanın bir yere varmadığını düşünüp hayalini kırarlar. Kimse bilmez senin ne için fedakarlık verdiğini.
Rogor: Ama bir gün geri geleceksiniz değil mi efendim, son olmayacak?
Efendi: Bu son olacak Rogor.
Rogor: Bulurlar sizi efendim. Sevdikleriniz, aileniz, dostlarınız... Sizi kimse yalnız bırakmaz.
Efendi: Çok uzaklaşmış olamam zaten ve herkes nerede olacağımı bilecek.
Rogor: Bu gitmek olmaz o zaman efendim.
Efendi: En güzel gitmek budur. Bir daha gelemeyeceğimden de herkes emin olacak.
Rogor: Efendim, lütfen açık konuşur musunuz? Ben mecazlardan hoşlanmam çünkü anlayamıyorum.
Efendi: Öleceğim Rogor.
Rogor: Ölüm vaktini siz bilemezsin ki.
Efendi: Bilemez miyim, güldürme Rogor. Ölüm saatimi, mekanını hatta ölüm tarzımı bile ben seçeceğim.
Rogor: İntihar mı!
Efendi: Hayır. Dedim ya sana mutluluk, saadet, huzur diye.
Rogor: Olamaz efendim, siz; yaşamayı, insanları, hayvanları en çok da benimle muhabbeti seversiniz.
Efendi: Rogor, yine sinirlendiriyorsun beni. Kaç kere söylemem lazım sana. Olması gerekenler vardır ve olmak zorundadır!
Rogor: Bence bu kadar korkak değilsinizdir, her şeyden böyle kurtulamazsınız.
Efendi: Korkaklık mı? En cesur hareket, en asil davranış budur. Siz insanları yalnızlaştırıp acımadan ve en hassas yerinden vurup öldürürken korkak değilsiniz de ben intihar edince mi korkağım?