Ben sana bir şey söylesem Roza,

Sen beni vurabilir misin?

O senin son dinleme noktan olabilir mi?

Beni vur Roza, beni bu dünyadan eksilt. Ve bil ben seni hiç sevmedim, sana hiç değer vermedim. İçimden sana kendimi kustum sadece. Lanet olsun beni bir paçavra gibi atışına. Kimse seni kurtaramaz derken yakanı iliklediğin gömleğin ipliğine tüküreyim. Beni böyle vahşileştiren dünyanıza tüküreyim.

Düzel diyen tüm düzeninize tüküreyim Roza.

Bir çocuk gibi beni uyutuşuna tüküreyim. Ve gidişine Roza, ona da.

Bana yazmayışına ve yazışıma isyanına. Beni bulaşıcı bir hastalık görüp sana bulaşmamam konusunda ikaz edişine de. Senden bir şey ummuyorum. Hatta kimseden. İşi bitmiş bir fırça gibi bezgin ve yeniden tuvale değmeyi bekler gibi çaresiz. Sen benim insanlığımın yeşil noktasıydın Roza. Şimdi çölüm anlıyor musun?

Biliyor musun kurak havaların zorluğunu. Bilişine tüküreyim Roza. Yada bilip bir şey yapmadan öyle biblo gibi duruşuna. Lütfen uzaklaş ve iyi olan yerlere git. Beni ise bırak! Bataklığımda.

Son kez kuru dudaklarımla birlikte bakacağım yıldızlara. Orada Roza, orada bekleyeceğim beni anlamanı. Hoşça kal.