Oysaki uzatmalı elini köklü geçmişe insan

Ve aradan ne kadar geçtiyse o kadar daralır çember

Ruhtan oyma ahşap parmaklarla 

Ve sırtında egzotik at nallarıyla

Tüysüz, sapsız yeminler var

Uzun uzadıya bir varoluş sancısı belli ki aklımda kalanlar

Sildim sarp anıları sisli çukurdan

Çember daralıyor, ağzımda kuş sürüsü göç etmeye hazır

Keşke kekredir, matem alabora

Niyetinden dönen saçaklı insan kendini kutsal sanır

Şimdi ölmek istemem

Henüz değil, başlamadı içinde matemden öte yas büyüten sevdam

Ama ölmek isterim bir yandan

Arkada belki konfeti yahut bir zenci gırtlağı

Çember daralıyor ve yine yeniden istiyorum

Beni güvenli bir kucakla aynı mezar taşına bağlasınlar


Ruh odasının çılgın çemberi

Boğazımızda kirli ellerle hayat

Bir çiçekten farksız ana kucağı

Keşkeler çelmesidir belkilerin

İnsan kendinin karmasıdır

Veya bir salıncakta boğmalıyız boynumuzu

Yahut inceldiği yerden kopmalı yaşam

Kim ne derse desin inan,

Bilmelisin tanrı boşlukta senin yansımandır

Ve elleri elindir, ağzı ağzın

Nereye göçtü kuşlar, ben arkada kaldım

Şimdi planlayacağım bu çıkmazın dört ağzını

Veda etmek lazım gelir yarım kalmışlıklara, bunlar hep plansız

Seni biri alacak, beni biri aldı

Öznel yalnızlıkların başrolü broşumuz, yakamızda

Tesadüften ziyade, prangalı kaderler biriktirmişiz bağrımızda.

Ve göğe açılacak şimdi ellerim, Tanrı’nın elleri

Benim Tanrıʼm hiç yalan söylemez ki.