Hislerin gerçekle örtüşmediği gerçeği beni olayların acısına götürdü. O kadar zavallıca paylaştığın ruhsal durumlarını karşılığında bir dokunuşun verildiği, fakat bir ama diyerek başladığın cümlelerin hep hüzünlü bitmesi üstüme toprak atılması kadar acınasıydı. Fakat ruhuma hiç bir faydası olmayan mezarları, mezarın içine girene kadar anlamlı sanırdım. Yıkanan bedenim içi boş kutudan farksız saygı duyuyorken, içinde birçok acıyı dikişi tutmamış kalbine sıkıştırırken hiçbir anlam ifade etmemenin gerçeği canımı acıtıyor. Anlaşılamamanın verdiği huzursuzlukla ruhuna dualar edilirken, seni yıkayıp güzel süslü bir çukura atmanın rahatlığıyla gittiklerinde, seni asla anlamak zahmetinde bulunmayan insanların arada vicdanlarını rahatlatmak için konuşmaya geldiklerinde tiksinmek kelimesini tam anlamıyla yaşadım. Üstümdeki beyaz çaputun anlamı kadar anlamlı olmamak, üstüne ismim yazılı mermer kadar öpülmemek ve üstümde örtülü toprak kadar kalbime dokunulmaması beni derinden üzüyor. Keşke o çiçekleri toprağıma değil de kalbime ekseydiniz...