Mavi ayın ışığı suyun yüzeyinde ışıldarken, keder gemisinin ulu ve bilge kaptanı güverteye çıkmış, uçsuz bucaksız okyanusu izliyordu. Ne kadar büyük, ne kadar hırçın ve ne kadar kibirli diye düşündü içinden. Sonra geriye bir adım atacaktı ki yerdeki taşı farketti. Öyle kocaman bir kaya değil ama minicik bir çakıl taşı da değil. Bir yumruk büyüklüğünde bir taş.
Kaptan yılların yorgunluğuyla ağrılara tutulmuş belini tutarak yerden aldı taşı. Şöyle bir baktı "Bir şu okyanusa bak bir de şu taşa. Bu kibirli okyanus bizi her an dalgalarıyla dövüyor. Sen taşsın, olduğun yerde milyonlarca yıl durabilirsin. Ama sen şanslı bir taşsın çünkü benim elimdesin. Şimdi sana bir yolculuk bahşediyorum." dedikten sonra taşı iki parmağıyla tutarak okyanusun sularına bırakıverdi.
Taş, suda süzülürken hareketin verdiği özgürlükle çok mutlu ve huzurlu hissetti. Okyanus o kadar derindi ki taşın bu yolculuğu yirmi yıl sürecekti. Muhteşem manzaralarıyla, binbir çeşit karakterleriyle suyun altındaki yaşam baş döndürücüydü. Taş, okyanusu öyle çok sevmişti ki ona derin duygular besliyor ama nihayetinde bir taş olduğu için bu duygularının tarifini bir türlü yapamıyordu. Okyanus taşın duygularından habersiz onu derine, en derine çekmeye devam ediyordu. Günler, aylar böyle geçerken taşın mutluluğu kedere dönüşmüştü. Derinlerin soğuğu canını yakıyor ama yine de okyanusta salınmanın alışılmışlığından vazgeçemiyordu. Çıkmıştı bu yola, geri dönüşü yoktu. Sabretmeliydi. Bu sürekli alçalış, sürekli soğukluk, sürekli acı olmasaydı; okyanusta doğan bu muazzam güzellikleri başka nasıl görebilirdi. Sabretti taş, alışmıştı bir kere okyanusta olmaya. Alışılmışlıklar değil miydi en büyük mahkumiyetler. Mahkumdu taş alıştığı duygulara. İyi veya kötü olduğunu düşünmeden geldiği gibi yaşamak zorundaydı. Sonuçta bir taştı, alışmıştı her şeyi geldiği gibi yaşamaya.
Sonunda bir gün bir şey oldu. Okyanusun dibine doğru yaptığı yolculuk son buldu. Batmıyordu artık taş, çünkü dibe vurmuştu. Bu vuruş öyle şiddetli olmuştu ki yirmi yıldır okyanusun dibine sürüklenen "sabır taşı" çatlamıştı.