Kayıp saç tokasından bir barınak gölgesi inşa etme hüznünü üzerime giymeyi huy edinirdim. Kırklı priz, beyaz kez aralanmışken, fay hattı sağanağında köksüz buhran buğusu, mutfak camına yakışırdı. İçimin yelkovanını özenilmemiş bir el yazısı baskısının ferah fırınında iştahsızken bulurdum. Mavilendi sonra. Cildimde pürüzsüz bir pamuk ipliği kaydı, bir kuş sabırsız huzuruna uçmaya niyet ederken kasveti kıvırcık bir marifetle süpürdü, buğulu cama henüz tomurcuklanan bir umut ışığı posasız yuvalar çiviledi, koyu renk posta kuyusunda harelenen hareketli narin naralar kendini aksettirdi bu amansız şiddete doğru. Şimdi plastik bir ördek burnundan daha turuncu güneşin kordonu. Şimdi vanilyalı dondurmanın kirlenmiş beyaza çalan rengi, zenginleşen engin bir enginar kabuğundan özenmiş gibi parlak. Şimdi yanağımda paket paket pembelik. Kırklı priz, beyaz kere beyaz. Mavilendi şimdi. Beyazın karesi, mavinin haresi. İçsel yüzeyimin çaresi, patlayan kuşun göz kenarındaki ışığın paresi. Babamın güfte kitabının 56. sayfasındaki hicranın yaresi. Merhaba mı artık?