"Ama ben umutlanmıştım..." diye başladığım her cümlenin altında kalmak, beni güçsüz bir insana çevirdi. Hala içimde biraz da olsa umut kırıntısı biriktiren kişiye sinirlenmiyor değilim. Benim gözümde umut kavramı, kırık dökük salıncakta düşeceğimi bilerekten hızlı sallanmak gibi. Uslanmaz, yaramaz çocuktan bir farkım yok.
Binlerce kez o umutlar ardında tükensem de fark ediyorum ki beni o var ettiğim umutlar yaşatıyor. Bazen verilen umutlarım veda bile etmeden yitip gidiyor. Ben bu konu hakkında mı umut etmiştim veya söylenen cümleler umut etmem için yeterli değil miydi diye içsel çatışmalara giriyorum. Bana verilen umutların birer sanrı olup olmadığını merak etmiyor değilim. Karşı karşıya gelsek yüzüme bakmayacak kadar bana yabancılaşıyorlar. Sanrılarla kendimi hayata bağlayacak kadar dipte olamam diye düşünüyorum ya da öyleyimdir, kim bilir?