Karnabaharın etimolojisini araştırdığım zaman, kökeninin Farsça karamb-i bahar yani ilkbahar lahanası olduğunu gördüm. Yıllar yıllar önce Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde karnabahar yerine çiçek lahanası anlamına gelen karnabit kelimesini kullanmış. Karnabahardansa çiçek lahanası kulağa daha nahif geliyor ama biraz uzun olmasından kaybediyor. En sevdiğim ve asla yemeye doyamadığım sayılı bitkilerden olması, benim için karnabaharı çokça öne çıkarıyor.
Deneysel sinemanın ilk örneği olan sürrealist film Endülüs Köpeği’ni izlediğimde Salvador Dali’ye olan merakım arttı. Kısa bir araştırma yaptığımda sıra dışı ressam Dali hakkında birçok ilginç bilgi edindim. Bana göre en tuhafı da karnabahar hakkında yaptıklarıydı. Dali, arabasının arkasını karnabaharla doldurup Paris’ten İspanya’ya gitmiş ve daha sonra bu konu hakkında “Her şey karnabaharda bitiyor.” demiş. Sebebi ise karnabaharın logaritmik bir eğriye sahip olduğunu düşündüğünden kaynaklıymış. Tam da Salvador Dali’ye göre sıra dışı bir bakış açısı…
Bana göre karnabahar, küçük beyaz ağaçların bulunduğu bir orman. Parçalara bölündüğünde ormanın beyaz ağaçları ortaya çıkıyor. Karnabahar bir tiyatro oyuncusu gibi her role girebiliyor. Salata, meze, ana yemek, çorba ve kızartma gibi yemek çeşitlerinin hepsinde sırıtmadan taht kuruyor. Bunun yanında sağlığa faydaları da cabası!
Karnabahar ormanlarında özgürce koşabilmek dileğiyle…